Murat Erdin Şiirleri

“Bangır bangır bağıran değil sükunetle derin derin işleyen şiirlerin şairi… Gündelik akışın içinde derin aşkları, sevdaları usul usul ama çok güçlü anlatan şair” bu cümleleri yazacağımı elbette bilemezdim yıllardır haberlerle haşır neşir olan gazeteci dostum Murat Erdin için…

Nedense gazetecileri hep hadi diyelim roman yazsınlar, hikaye yazsınlar çoğunlukla da araştırma ya da belgesel eserler ortaya koysunlar; buna alışmışız yıllardır.

Murat’ın şiir kitabının çıktığını öğrendiğimde önce şaşırdım. Sanki gazeteciler şiir yazamazmış da şiir kitabı çıkaramazmış gibi. Benim yanılgım bu, buradan da açık yüreklilikle itiraf ediyorum. Gazeteci-yazar derken şimdi de “şair Murat Erdin” olarak karşımızda dostum Murat Erdin.

1990’lı yıllarda muhabirlik yaptığım dönemde tanıştığım arkadaşım Murat Erdin, araştırma kitaplarından sonra şimdi “beni heyecanlandırıyor, sözün simyasıdır şiir” dediği şiir kitabıyla karşımızda.

Yazarlığının yanı sıra radyo ve televizyonda haber programları yapan Murat Erdin, 2000’li yılların başından beri yazdığı şiirlerinin arasından yaklaşık 100’ünü “Gölgesi Daha Büyük” adlı kitabında topladı. Beyaz Baykuş Yayınları’ndan yayımlanan şiir kitabı için Murat Erdin “Şiir çok ciddiye aldığım ve üzerinde önemle durduğum bir uğraş alanı. Şiirlerimi okura ulaştırmadan önce çok bekledim. Çünkü şairin ve şiirin beklemesi, kendince ‘ben oldum’ demesi gerekiyor. Heyecanlıyım. Edebiyat ve şiir ömrümün sonuna kadar ciddiyetle uğraştığım bir alan olacak. Sözün simyasıdır şiir” diyor.

Gazeteci-yazar dostum Murat Erdin, “Nişantaşı’nda olacağım, vaktin varsa bir kahve içelim” dediğinde, en son görüşmemizin üzerinden bir yıl gibi hayli uzun bir zaman geçtiğini farkettim. Dostlarla telefonda görüşüyoruz da bugün içeceğimiz kahvenin dost kahvesinin de ötesine geçeceğini “şair dostla” buluşacağımı hissettim, mutlu oldum. Buluştuk, Türkiye’nin gündemiydi haliyle ağırlıklı konuşmalarımız. Sonra edebiyat ve şiir üzerine güzel bir sohbet yaptık.

O sohbetten bazı alıntıları sizlerle paylaşmadan önce bir notu buradan yazmak istedim. Murat’ın şiir kitabı çıktığında -ki pek çok yazar dostumun kitabını kitapçıdan almayı severim- kitapçıdan almıştım. Fakat o gün yanımda olmadığından Murat’a “Plansız buluştuğumuz için kitap da yanımda değil, daha sonra imzalarsın” dediğimde bana keskin ve tereddütsüz, reddetmeye boşluk bırakmayacak bir ifade ile “Şimdi hemen kitapçıya gidelim oradan alalım sana imzalayayım sonraya bırakmayalım” dedi. Şair inceliğiyle kitapçıda “ödemeyi ben yapacağım” diyerek, kitabını imzaladı ve hediye etti.

Murat ErdinGazetecinin gözlem gücünün şiirleri

Murat’ın şiirlerini okuduğumda hissettiklerimi paylaşayım önce:

Gazetecinin gözlem gücüyle birleşen şair yüreğinin ortaya çıkardığı şiirler bunlar. “Çocuktur şair” şiirler arı durudur bu nedenle. Çocukluğunu kaybetmeyen şairin şiirleri arıdır, durudur; kıvrım kıvrım eğlencelidir de aslında.

Kalbi, beyni, düşünceleri büyürken; kelimeleri büyürken aslında çocukluğunu da hep yanında taşıyan bir yürekle yazılmış gibi şiirleri. Baksanıza ne demiş:

“Kavanoza koysam kahkahanı

Bakışlarını dondursam

Dolaba kaldırsam kokunu

Sayıklamanı sayıklasam

Nasıl olur”

Biraz hınzır bir çocuk gibi değil mi? Rodos’ta 2 Temmuz 2013‘de yazdığı “Ada Sokakları” şiirinde ise o çocuğu tam olarak buluyoruz karşımızda:

Dar sokaklarında yürüyorum adanın

Şövalyeli sokakların taze çiçekleriyle

Bir fahişeye bakar gibi

Sokaktaki hayalime bakıyorum

Kadim dünyanın tedirgin kiracısıyım

Yaz sokaklarına hakim

Çocuk çığlıklarıyım.

Yukarıdaki bütün cümleleri unutun şimdi. Murat Erdin aslında haykıran, bangır bangır bağıran ve benzetmelerle, resmetmelerle şiirini bağıran bir şair. Nasıl olur ki? İşte çocuk da bu demek değil mi? Şairin bozulmayan çocukluğu bu demek değil mi? Bakın “Cellat” adlı şiirine:

“Cihangir Camii’nin avlusunda

İsyankar bir baş kesilir

İşinde usta bir cellat

Maharetli elleriyle savurur

Gavur gibi ağır baltasını

Karısına sevdalıdır o cellat

Kaçırmıştır bir gece eliyle koyduğu yerden

Niğbolu yiğitlerindendir namı

Gözünü kırpmadan kırar adamı

Namusludur, yiğit olduğu kadar

Uyurken kılıç koyar yanına

Gözleri sakallarından kara

Baş üstünde baş koymadan

İntikamını koymaz kınına

Aşk adamının şiirleri

Pelin’e yazdığı şiirinde şöyle diyor: “Çöllerden geldim buraya, bırak kalayım” ve devam ediyor demeye “Özgürlüğüm bir mum gibi eriyor”

Ağır ve yüklü aşkların ifadeleri gibi geliyor bana bu dizeler. Aşk şiirlerinin büyük şairi Ümit Yaşar Oğuzcan ‘a selam gönderiyor, kitabında. Ve kendi şiirinde de kendisini şöyle anlatıyor Murat Erdin:

“Bir adam olmak isterdim

Kendine yeten.

Dışı insanlarla çevrili

İçi içini yiyen

Lafı sözü batmayan

Aşkı hiç eksik etmeyen.”

Kitaba adını veren 17 Mart 2007’de yazdığı  “Gölgesi Daha Büyük” adlı şiiri ise şöyle dile geliyor:

“Bil bakalım ben kimim?

Nereden gelir nereye giderim?

İçimde yeni yetme meraklar

Durulmamış akarsular

Sultana methiye düzen bir şair gibi

Teslim olmuş parmaklarım

Yalnızlığın gölgesine

Anladım ki canımın içi

Gölgesi daha büyükmüş yalnızlığın

Yalnızlığını kendisinden”

Şiir değerlendirmesini yürekler, yapar. Şiirin varlığını her edebi eser gibi zaman ve okurlar belirler. Kimi şiirler zamanın ruhuna uygundur ve o an kanatlanırlar. Kimileri sessizce bir yumurtanın içinde beklerler kanatlanacakları zamanı…

Murat Erdin’in ilk şiir kitabı bu. “İkincisini de yayımlayacağım” diyor. Onun şiirlerinin göğe ne kadar yükseleceğini kaç zaman ses bulacağını her zaman olduğu gibi yürekler belirleyecek. Ancak şimdiden söyleyebilirim ki gökyüzünde gezecek çok şiiri var Murat Erdin’in. Güçlü ifadeler, zihin derinliklerinde girdaplar yaratan anlatım ve seslenişler öyle çok ki Murat Erdin’in şiirlerinde.

Murat Erdin şiirleriMurat Erdin’le edebiyat sohbetinden notlar:

Televizyonda habercilik yaptığı dönemde Yaşar Kemal’le olan bir anısını anlatıyor: “Büyük yazarımızla bir buluşmadaydık. Kitabını imzaladı verdi. Aradan hayli zaman geçmişti. Bir restoranda yan masada kendisini ve eşini gördüm. Yemek yiyorlardı. Önümü ilikledim, rahatsız etme endişemle birlikte yaklaştım. Kendimi takdim ettim, ‘Beni hatırladınız mı?’ diye sordum. Ondan aldığım cevap, bir büyük yazar ötesi bir büyük insanın cevabıydı. Ne dedi biliyor musunuz, ‘Ben seni hatırladım da sen beni hatırladın mı?’…”

Yukarıdaki anıdaki o sözü Murat şöyle detaylandırıyor: “Kibirden yoksun bir insanın söyleyeceği bir cümle bu. Dünya çapında bir yazar. Onunla yüzlerce gazeteci, okur buluşuyor, kitabını imzalıyor. Beni hatırlamayabilir elbette. Ancak öyle bir büyük ruhlu insan davranışı sergiliyor ki, beni de yüceltiyor… ‘Sen beni hatırladın mı’ diyor”

Nişantaşı’nda olunca Orhan Pamuk mutlaka sohbetin konusu oluyor. Hele ki Yaşar Kemal anısından sonra bir ilintiyle Orhan Pamuk’a geçiyoruz. Ancak ikimizin de ortak cümlesi şu oluyor: “Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal gibi iki büyük yazarla aynı dönemde yaşıyor olmak bile bir güzel şans”

Orhan Pamuk okuyamıyorsan senin sorunun o

“Orhan Pamuk’un romanlarını okuyamıyorum” ifadesini kullanan pek çok okur var etrafımızda. Murat Erdin de sıklıkla rastladığını söylüyor. Devam ediyor: ”Orhan Pamuk müthiş bir yazar. Büyük bir romancı. Onun romanlarını okuyamadığını söyleyenlere hep derim ki ‘O Orhan Pamuk’un sorunu değil, senin sorunun. Sen okuyamıyorsun ama okuyan milyonlarca insan var’ …”

Murat’a itiraf ediyorum: “Üniversite yıllarımın başında bir arkadaşımın elinde Orhan Pamuk’un bir romanı vardı. Bir bakayım iki sayfa okuyayım, diye aldım. Daha ilk paragrafta bıraktım. Ne kadar uzun, sonu gelene kadar başını unutuyorum, dedim. O günden sonra da Orhan Pamuk romanlarından hep uzak durdum”

Murat araya giriyor “İyi ki Ermeniler’le ilgili olan cümlesini sevmedim, onun için okumadım, demedin. Yoksa sana şaşırarak bakacaktım” … Orhan Pamuk’un o unutulmaz cümlesine atıfta bulunarak, önyargısı nedeniyle yazarın eserlerine elini sürmeyen binlerce okur olduğunu hatırlatıyor Murat. Haklı da…

Ben devam ediyorum: “Son 3-4 yıldır Orhan Pamuk romanlarını okumaya başladım ve kendime çok kızdım. Bazen okumaktan korkuyoruz. Ya da yazara karşı önyargımız büyük oluyor. Yahut da okuma alışkanlığımızı geliştirmiyoruz. Ben Orhan Pamuk romanlarına ‘okuma korkum’ nedeniyle uzak durduğumu anladım –bu da ayrı bir yazının konusu-… “

Murat Erdin Şiir Kitabıİkinci şiir kitabı yolda

Murat’a “Roman yazmayı düşünüyor musun” diye sorduğumda “Şiirden tad alıyorum. İkinci kitabımı da çıkaracağım” diyor. Şiirin kendisini rahatlattığını anlatıyor Murat Erdin: “Yoğun haber gündemi içinde şiir bana nefes aldırıyor. Okurken de yazarken de rahatlıyorum. Uzun uzun sayfalarla anlatılacak duyguların böylesine derin cümlelerle aktarılmasını seviyorum”

Murat Erdin’in ikinci şiir kitabını da merakla bekliyorum. Şiir hayatımızın lezzeti. Lezzetimiz çoğalsın.

Yavuz Rençberler
Yavuz Rençberler
724kultursanat.com ‘un kurucusu. Gazeteci, televizyon programcısı, iletişim danışmanı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV mezunu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülü sahibi. Mesleğinin verdiği refleks ve pratiklikle kültür sanat alanında olanları değerlendirmeye paylaşmaya çalışıyor. İçinde insan olmayan kitaba, içinde kitap olmayan insana inanmıyor. İnsanın yazılmamış sayfalarının yazılanlardan daha çok olduğuna inanıyor. İletişim: yavuz@724kultursanat.com
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.