Zülfü Livaneli Huzursuzluk romanı ile geliyor

15 Ocak’ta raflarda yerini alacak olan Zülfü Livaneli’nin Huzursuzluk romanı neyi anlatıyor? Ortadoğu gerçeğiyle okur yüzleşiyor. Romanda aşk çemberi etrafında Ortadoğu gerçekleri karşımıza çıkıyor.

Zülfü Livaneli Huzursuzluk romanı ile geliyor. Sanatçı kişiliği ile olduğu kadar yazarlığı ile de tanıdığımız Zülfü Livaneli, yeni romanı ile okurlarla buluşacak. Huzursuzluk adlı roman 15 Ocak’ta raflarda yerini alacak. 

Roman inanç ve aşk üzerine kurgulanmış. Okurun Ortadoğu gerçeğiyle yüzleşmesini sağlayan romanda güncel meseleler aşk çemberi etrafında işleniyor. Sünni Mardinli Hüseyin ile Suriye göçmeni, tecavüzcüsünden kör bir kız çocuğu dünyaya getirmiş Ezidi bir kadının, Meleknaz’ın aşk hikayesini anlatılıyor.

Zülfü Livaneli, yeni romanında insanın içindeki ve dışındaki huzursuzluğu, sevda ile acının iç içe geçtiği bir Ortadoğu hikayesi aracılığıyla okura sunuyor. Zülfü Livaneli’nin 15 Ocak’ta Doğan Kitap etiketiyle çıkacak yeni romanı ‘Huzursuzluk’tan sizler için tadımlık kısa bir bölümü paylaşıyoruz:

HUZURSUZUK ROMANINDAN BİR BÖLÜM

Harese nedir bilir misin oğlum? Arapça eski bir kelimedir. Bildiğin o hırs, haris, ihtiras, muhteris sözleri buradan türemiştir. Harese şudur evladım: Develere çöl gemileri derler bilirsin, bu mübarek hayvan üç hafta yemeden içmeden, aç susuz çölde yürür de yürür; o kadar dayanıklıdır yani. Ama bunların çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kan dikenle karışınca bu tad devenin daha çok hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı haresedir. Demin de söyledim, hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu’nun âdeti budur oğlum, tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur. 

Ne diyorsun, kulaklarım eskisi kadar işitmiyor artık, biraz yüksek sesle konuş. Evet, evet IŞİD denilen bela da bu işte. Kanlı toprakların, kanlı teşkilatı. Hüseyin’i de onlar vurdu zaten. Heyecanlanma, hepsini anlatacağım sana ama yavaş yavaş. Acele yok. Erişir menzili maksuda aheste giden, evladım. Mehmet’in arkadaşlarından kimi talihsiz çıktı, Raif gibi, Hüseyin gibi. Kimisi de senin gibi büyük adam oldu. Kader işte. Bütün Mardin iftihar ederiz seninle, Hüseyin’le de iftihar ediyorduk ama harese kurbanı oldu çocukcağız. Sen iyi ki İstanbul’a gidip kurtardın kendini evladım. Annen baban erken vefat etti, Allah hepsine gani gani rahmet eylesin, ama sen kendini yetiştirdin, büyük işler başardın. 

Evet oğlum, neyi merak ettiğini biliyorum. Hüseyin’in başına bu işleri açan kızı öğrenmek istiyorsun. Yani Yezidileri, şeytana tapanları. 

Bak oğlum, bir kere Yezidi sözünden başlayalım. Bu insanlar Yezidi değil Ezidi’dir. Altı bin yıllık bir dinleri vardır, Yahudilikten de öncedirler, Hıristiyanlıktan da, Müslümanlıktan da. Bu konuda bende çok ciddi kitaplar var ama Arapça yazı okuyabiliyor musun? Tahmin etmiştim, Mehmet de öyle. Sizin nesil pratik Arapça konuşuyor ama okuma yazma diliniz Türkçe. Neyse, sana anlatayım. Ezidiler, günde üç kere güneşe dönüp dua ederler. Bazıları köklerinin eski güneş dinine dayandığını söylüyor. O kadar eski bir din ki herkes başlangıcını unutmuş. Bizim burada Süryani manastırları var ya, Deyrulzaferan’ın altında bir Güneş Tapınağı vardır, dört bin yıl önce yapılmış, oraya da dua etmeye giderler. Bunların inancına göre Tanrı ve yedi melek vardır. Başmelek de Melek Tavus’tur yani onların söyleyişiyle Tavusê Melek. Evet, tavuskuşu biçiminde bir melek. Başmelek, Tanrı insanı yaratıp da ona secde etmesini istediği zaman bunu reddetmiş, ben ateşten yaratıldım, o topraktan; ona secde etmem, o bana secde etsin, dediği için cennetten kovulmuş. İşte şeytan lafı buradan çıkıyor. Daha sonra gelen dinlerde şeytan da cennetten kovulduğu için Melek Tavus’un şeytan olduğunu sanmışlar. Bunları da şeytana tapar ilan etmişler. Oysa Melek Tavus cennetten kovulduktan sonra yaptıklarına pişman olmuş, yedi bin sene gözyaşı dökmüş, dünyadaki bütün ateşleri söndürüp bütün denizleri doldurmuş. Bunun üzerine de Tanrı yani Ezd onu affedip, tekrar yanına almış, başmelek yapmış. Ezidilerin inancı böyle oğlum. Melek Tavus’u kutsal sayarlar, şeytan sözünü ağızlarına almazlar. Melek Tavus’un iyi mi kötü mü olduğunu sorarsan, hem iyi hem kötüdür cevabını alırsın, yani hem iyiliğin, hem kötülüğün meleği. İyi insanlardır ama şeytana taptıkları sanıldığı için tarih boyunca zulüm görmüşler, bir türlü iflah olmamışlardır, soyları azalmıştır. İnsanlık ağacının kırılmış dallarıdır bu zavallılar. Kendileri de öyle söylerler zaten, “İnsanlık ağacının kırılmış dalıyız” derler. IŞİD geldikten sonra yeni bir katliam başladı. Onların köylerini bastılar, erkeklerini öldürdüler, kafalarını kestiler, yaktılar; kızları, genç kadınları alıp cariye yaptılar, tecavüz ettiler, çocuklarını da Ezidi düşmanı olarak yetiştirmeye başladılar. Çok zulüm oldu oğlum, çok. Kaçabilenler, mukaddes dağları Şengal’e kaçtı, sonra da sınırdan geçip Türkiye’ye girdi. Ayrı kamplarda kalırlar. Zavallılar, zavallı insanlar, çektiklerini görsen için hun olur. 

Gelelim senin en çok merak ettiğin şeye, yani Hüseyin’e ve Meleknaz adlı o kıza. Hüseyin’i çağırdım buraya, konuştum, nasihat ettim. Bu Ezidi kızla evlenemeyeceğini, bunun hem Müslümanlar, hem öteki dinler, hem de bizzat Ezidiler tarafından yasaklanmış olduğunu anlattım. Ama onlar çok iyi insanlar Fuat Amca dedi, yürekleri çok temiz; Meleknaz’ı görsen…
Biliyorum oğlum dedim, şeytana tapma hikâyesinin saçma olduğunu da biliyorum, iyi insanlar olduklarını da ama gelenek böyle, ben seni Mardin’den korumaya çalışıyorum, seni de o zavallı kızcağızı da, kör doğmuş bebesini de. Biliyorsun burada çok IŞİD’çi var, seni de kızı da yaşatmazlar.

Editör: Serdar Tunatürk

Yavuz Rençberler
Yavuz Rençberler
724kultursanat.com ‘un kurucusu. Gazeteci, televizyon programcısı, iletişim danışmanı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV mezunu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülü sahibi. Mesleğinin verdiği refleks ve pratiklikle kültür sanat alanında olanları değerlendirmeye paylaşmaya çalışıyor. İçinde insan olmayan kitaba, içinde kitap olmayan insana inanmıyor. İnsanın yazılmamış sayfalarının yazılanlardan daha çok olduğuna inanıyor. İletişim: yavuz@724kultursanat.com
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.