Hayat öğrencisinden cumhuriyet çocuklarına bir ses “Atatürk’ten Sana”
Yasemin Sungur, yaşam boyu öğrenmeye inanan bir gelişim lideri, yazar ve danışman. Onun için eğitim, yalnızca okul sıralarında değil; hayatın içinde, her yaşta süren bir yolculuk.
Atatürk’ten Sana: Gençliğe Hitabe’nin İzinde kitabıyla çocuklara, Atatürk’ün sesini bugünün diliyle duyurma; düşünmeyi, düşlemeyi ve yaratmayı aynı anda besleyen bir yol açma niyetinde.
Hayat öğrencisinden cumhuriyet çocuklarına bir ses “Atatürk’ten Sana”
Yasemin Sungur kimdir? Nasıl bir hayal kurdu da bugün Atatürk’ü çocuklara anlatan bir yazara dönüştü?
Çocukken en çok okumayı, sormayı ve düş kurmayı severdim. Bugün hâlâ aynı merakla yaşıyorum. Öğrenmek benim için hiç bitmeyen bir yolculuk; bu yüzden kendimi “hayat öğrencisi” olarak tanımlıyorum. Yıllardır çocuklar, gençler ve yetişkinlerle bir araya gelip öğrenmenin, paylaşmanın ve birlikte düşünmenin gücüne tanıklık ediyorum. Her buluşmada insanın içinde saklı potansiyeli, bir kıvılcım gibi nasıl alevlendirebileceğimizi araştırıyorum.
Atatürk’ün düşünce sistemini yalnızca tarihsel bir miras değil, yaşamı aydınlatan bir düşünme biçimi olarak görüyorum. Çocukların onun sözlerini ezberlemesini değil, anlamasını ve içselleştirmesini istedim. “Düşün, düşle, çiz, yaz, canlandır” yaklaşımıyla onların iç sesini uyandırmayı hedefledim. Benim için bu kitap, yıllardır verdiğim “Atatürk gibi düşün” çalışmalarının bir armağanı, bir içsel sözün dışa dönüşmüş hâli.
Yaptığım çalışmalar:
– Gelişim Enstitüsü’nün kurucusu, bireysel ve kurumsal gelişim programlarının tasarımcısıyım.
– Kurumsal olarak yönetim, liderlik ve iletişim konularında danışmanlık yapmaya devam ediyorum.
– Martı Kitap Kulübü ve Kitap ile Sohbet buluşmalarının liderliğini yürütüyorum.
– MartıDergisi.com’un kurucusu ve yayın yönetmeniyim.
– Yaz(ı) Kampı ve Kitap ile Sohbet Liderliği eğitimleriyle yazma ve okuma toplulukları kuruyorum.
– Harekete Geç adlı kişisel gelişim programının tasarımcısı ve yürütücüsüyüm.
– Kariyerim Gelecek ve Hayatımı Kendim Çizdim kitaplarının yazarıyım; bireyin kendi yönünü çizme cesaretine odaklanıyorum.
– Hayat Boyu Gelişimdeyiz Platformu’nun gönüllü sözcüsü ve yürütücülerinden biriyim.
– Eğitimlerimde, yazılarımda ve sohbetlerimde en çok şuna inanıyorum: “Bilgi paylaştıkça çoğalır, paylaştıkça anlam bulur.”
“Atatürk’ten Sana: Gençliğe Hitabe’nin İzinde” fikri nasıl doğdu? Bu kitabın sizin için kişisel anlamı neydi?
Bu kitap, uzun yıllardır yürüttüğüm eğitimlerde yer alan “Atatürk gibi düşün” uygulamasının hem katılımcılarda hem de bende yarattığı heyecanın bir devamı olarak doğdu. Yıllar içinde gençlerle yaptığım çalışmalarda, Gençliğe Hitabe’nin yalnızca törenlerde okunan bir metin olmaktan çıkıp yaşamın bir parçası hâline gelmesi gerektiğini fark ettim. Atatürk’ün sesinin bugünün çocuklarının kalbine dokunmasını, o sözlerin hayatın içinde yeniden can bulmasını istedim.
Benim için bu kitap bir “teşekkür” ve aynı zamanda bir “paylaşmak” duygusu. Atatürk’ün fikirlerine duyduğum saygıyı, minnettarlığı ve öğrenme tutkusunu çocukların merakıyla buluşturmak istedim. Bu kitapla yalnızca çocuklara değil, ailelere ve öğretmenlere de birlikte düşünme, konuşma ve üretme fırsatı sunmayı amaçladım.
Gençliğe Hitabe, bir ulusun hafızasına kazınmış bir metin. Siz onu çocuklara yeniden anlatırken hangi yönlerini öne çıkarmak istediniz?
Ezberden değil, anlamdan yola çıkmak istedim. Atatürk’ün sözleri sadece bir görev çağrısı değildir; içinde güven, sevgi, inanç ve sorumluluk barındırır. Çocukların bu sesi bir “ödev” olarak değil, içlerinde yankı uyandıran bir “güven duygusu” olarak hissetmelerini istedim. Çünkü Atatürk’ün gençliğe inancı, bir liderin halkına duyduğu en derin sevgidir. Bu sevgi, her kuşakta yeniden yeşerecek bir düşünce tohumu gibidir.
Kitabın dili oldukça sade ama derin. Çocuklara hitap ederken düşünsel katmanları korumak sizin için nasıl bir yazarlık dengesi gerektirdi?
Ben çocuklara değil, çocuklarla konuşurum. Onların düşünme biçimine saygı duymak, dili sadeleştirirken anlamı derinleştirmek demektir. Sadelik, yüzeysellik değildir; bir çocuk cümlesi bazen bir felsefe kitabının özünü taşıyabilir. Her bölümde Atatürk’ün cümlelerini bugünün diliyle yeniden kurarken, çocukların düşüncelerine yer açtım. Bu kitap hem anlamayı hem de hissetmeyi çağıran bir dilin ürünü oldu.
Kitabınızda yer alan “düşün, düşle, çiz, yaz, canlandır” bölümleriyle çocukları aktif bir öğrenmeye davet ediyorsunuz. Bu yaklaşım nasıl şekillendi?
Yıllardır çocuklarla yaptığım çalışmalarda şunu gördüm: Gerçek öğrenme, yalnızca okumakla değil, yaşamakla olur. Her çocuğun öğrenme biçimi farklı; kimisi yazarak, kimisi çizerek, kimisi canlandırarak öğrenir. Bu nedenle kitabın her bölümü çocukları yalnızca okumaya değil, yaratmaya davet ediyor. Okuru düşleyen, düşündüren, düşündükçe harekete geçiren bir kitap yazmak istedim. Çocukların Atatürk’ü anlamakla kalmayıp, kendi hayallerini sanatla ifade edebilmeleri için “düşün, düşle, çiz, yaz, canlandır” bölümleri kitapta özel bir yer tuttu. Tüm ailenin birlikte okuması, sohbet etmesi ve sınıflarda öğretmenlerin öğrencileriyle bu yaratıcı uygulamaları yapması benim en büyük hayalim.
Sizce Atatürk’ün “Gençliğe Hitabe”deki sesi, bugünün çocuklarına nasıl ulaşıyor?
Bugünün çocukları meraklı, sorgulayıcı ve duyarlı. Aynı zamanda, geleceğe dair endişelerin ve hızla değişen bir dünyanın içinde büyüyorlar. Umutla kaygı arasında gidip gelen bu dönemde, sorumluluk almak ve bir yere ait hissetmek onlar için her zamankinden daha önemli. Atatürk’ün sesi onlara artık geçmişten gelen bir ses değil, içlerinde yankı bulan bir güç ve ilham kaynağı olarak ulaşıyor. Bu ses, çocukların özgürlük ve sorumluluk duygularına dokunuyor, onlara “ben sana güveniyorum” diyor. Atatürk’ten Sana kitabında o sesi yeniden hissettirmek, her çocuğun kendi içindeki gücü fark etmesini sağlamak istedim. Çünkü bir çocuk, o sesi duyduğunda kendi yolunu çizmeye başlar.
Bu kitabın, Cumhuriyet’in 102. yılında, çağdaş çocuk edebiyatı içinde nasıl bir yere oturduğunu düşünüyorsunuz?
Bu kitap, tarih anlatmıyor; düşünme, sorgulama ve değerler kitabı olmayı hedefliyor. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken, çocuklara bilgi kadar bilinç kazandırmak gerektiğine inanıyorum. “Atatürk’ten Sana” yalnızca geçmişi hatırlatmıyor, geleceği kurmak için bir davet. Okurlarıma “Cumhuriyet’i yaşamak” ne demek, bunu hissettirmek istedim. Bu yönüyle hem çocuklara hem yetişkinlere düşünen, üreten, konuşan bir ortak alan açıyor.
Yazarlık yolculuğunuzda Atatürk’ü ve Cumhuriyet değerlerini anlatmak nasıl bir sorumluluk duygusu taşıyor?
Benim için bu bir görevden çok, bir gönül bağı. Atatürk’ün fikirlerini anlatmak, yalnızca geçmişi korumak değil, bugünü dönüştürmektir. Bu kitapla çocuklara, “senin de sözün var” diyebilmenin mutluluğunu yaşatmak istedim. Çünkü bir fikir, bir çocuğun kalbine değdiğinde geleceğe dönüşür. Yazarlık, bu dönüşümün tanıklığıdır.
Kitabınızda öğreticilikten çok “rehberlik” ön planda. Sizce çocuklara bir fikri anlatmanın en etkili yolu nedir?
Cevap vermek değil, soru sormak. Çocuğa düşünme alanı bırakmak, rehberliğin en incelikli biçimidir. Atatürk de bize hep bunu öğretti: Düşün, sorgula, inan ve kendi yolunu seç. Çocuklara bu cesareti hatırlatmak, onların kendi düşüncesine ulaşmasına destek olmak en etkili yoldur. Rehberlik, yön göstermek değil, ışığı fark ettirmektir.
Bu kitap sizce çocuklara olduğu kadar yetişkinlere de bir “yeniden düşünme” çağrısı mı yapıyor?
Kesinlikle öyle. Çünkü Gençliğe Hitabe sadece gençlere değil, gençliğine yürüyen, genç hissetmek isteyen herkese söylendi. Her okur, yaşına göre başka bir anlamla karşılaşır. Çocuklar için bir başlangıç, yetişkinler için bir hatırlayıştır. Bu kitap, bir metinden çok bir çağrıdır: “Söz yere düşmesin.” Biz o sözü her okuduğumuzda hem geçmişe hem geleceğe yeniden bağlanırız.
Okurlarıma bir sözüm var:
Bu kitabı kaleme alırken bir yazar olarak değil, bir rehber olarak düşündüm kendimi. Her satırında çocuklarla, gençlerle, ailelerle ve öğretmenlerle buluşmak istedim. Okurken düşündüğünüz, konuştuğunuz, çizdiğiniz, canlandırdığınız her an bu yolculuğun bir parçası olacak. Sizlerden gelecek her düşünce, her paylaşım bu kitabı büyütecek. Cumhuriyet’in çocuklarına ve kalbinde hâlâ çocuk merakı taşıyan herkese teşekkür ederim — çünkü bu kitap, sizlerle tamamlanacak.