Şeker Adam Sixto Rodriguez’den Müslüm Baba’ya

Ercan Öztürk
Gazetecilik yaparken kitaplardan ve filmlerden besleniyor. Koşmasaydım yazamazdım, diyenlerden. Koşuyor. Seyrediyor. Okuyor. Sonra da yazıyor. İletişim: ercanozturk1899@gmail.com
30.10.2018
A+
A-

 

Sinema olmazsa ne Sixto Rodriguez’i ne de Müslüm Baba’yı yakından tanıma fırsatına erişecektik. 

Sixto Rodriguez’i bilemiyor olurduk ama Müslüm Baba’nın hayatını, çektiği acıları, sevenlerinin iliklerine işleyen isyanı hep görmezden gelecektik. Ta ki düne kadar…

İlk hikayemiz 1970’li yılların başında Detroit’te bir barda başlıyor. 

Siyahilerin takıldığı bir barda şarkı söyleyen siyahi genç bir anda dikkatleri üzerine çekiyor..

Detroit’te o barlara gidenlerin dışında kimsenin tanımadığı bu genç Sixto Rodriguez’di. Rodriguez sahneye çıktı mı sırtını seyircilere döner ve muhteşem sanatını icra ederdi. Herkes onun sesinden büyüleniyordu.

Bu ilgi plak şirketlerinin dikkatinden kaçmadı. Plak şirketleri onun sesine ve bilgeliğine çok güveniyordu.

Sixto Rodriguez’e hemen bir albüm yaptılar. Herkes bu gencin bütün dünyada patlama yapacağına inanıyordu.

Şarkılarından isyanı, devrimi anlatan Rodriguez’in albümü beklenenin aksine  neredeyse hiç satmadı.

Büyük bir hayal kırıklığına uğrayan Rodriguez Detroit’i terk etti. Herkes onun bir barda şarkı söyledikten sonra intihar ettiğini düşünüyordu. Birkaç seveninin dışında aslında bu kimsenin de umurunda değildi.

GÜNEY AFRİKA’NIN ULUSAL MARŞI OLDU

Rodriguez’in “Mevcut düzene karşı ol” mesajı içeren bu albüm çok uzaklarda bir ülkede bir anda en çok satanlar listesine giriyordu.

Bu ülke Güney Afrika’dan başkası değildi. Irkçılığın zirveye ulaştığı o yıllarda Sixto Rodriguez’in albümleri toplatıldı.

Bazı plakçılar üzerini kazıyarak albümleri satmaya devam ettiler. Herkes Rodriguez’in şarkılarını dinliyor ama kimse onu tanımıyordu. Daha sonraki yıllarda Güney Afrikalı bir plak şirketi onun plağını CD olarak basıp üzerine de “Onu araştıracak bir dedektif yok mu?” notunu iliştirdi.

Sonra herkes Rodriguez’in peşine düştü. Detroit’e kadar gelindiğinde hikaye tıkanıyordu. Uzun bir uğraşlar sonucunda bohem bir hayat için dağ başında yaşadığı ortaya çıkıyordu.

Güney Afrika’nın ulusal marşına ilham veren Rodriguez, bütün olanlardan habersizdi. Sonra büyük bir uğraşlar sonunda Güney Afrika’ya götürüldü. Havalimanın pistinde bekleyen limuzinleri gören Rodriguez, gördüklerine anlam veremiyordu.

Sonra o limuzinlerin kendisi için orada olduğunu öğrenince şaşkınlığı daha da artıyor.

Havalimanından dışarı çıktığında on binlerce insan onu bekliyordu. Sixto Rodriguez’in hayatının anlatıldığı “Searching for Sugar Man” filmi 2012 yılına damga vurmuştu. Onun hayat hikayesi herkesi gözyaşlarına boğmuştu.

DETROİT’TEN ADANA’YA

Gelelim Toroslarda geçen ikinci hikayeye.

Geçtiğimiz yıl “Müslüm Gürses’in hayatı film oluyor” haberlerini görünce buna ilgisiz kalmıştık.

Müslüm Baba hayranlarının dışında kimsenin de ilgisini çekmemişti bu haberler.

1996 yılında arkadaşların zorlamasıyla gittiğim Gülhane konserde gördüklerim dışında onun hayat hikayesini bilmiyordum.

Müslüm Gürses’in sadece  hayata isyan eden şarkılarını dinleyip kendilerini jiletleyen gençlere hitap ettiğini düşünürdüm.

Sadece ve sadece Muhterem Nur’u çok sevdiğini biliyordum. Benim gibi binlerce hatta yüz binlerce kişi onun hayatını görmezden geldi. Hatta benimle birlikte filmi izleyen arkadaşım ve salondaki onlarca kişi ilk defa onu keşfediyordu.

TİMUÇİN ESEN OYNAMAMIŞ DESTAN YAZMIŞ

En son Yavuz Turgul’un Gönül Yarası’nda izlemiştim Timuçin Esen’i. Çok da beğenmiştim.

Kendi kendime harika bir karakter oyuncusu demiştim. Sonra kendisini bir daha göremedim. Dün karşımdaydı.

Bu rol için Amerika’ya gidip eğitim aldığını, daha sonra bu rolden çıkmak için de terapi gördüğünü öğreniyordum.

Gerçekten Müslüm Gürses karakterine hayat veren Timuçin Esen oynamamış adeta destan yazmış.

BU KADAR ACIYA KAYITSIZ KALAMAZDIM

Suç makinası bir babanın sürekli dayaklarına maruz kalan Müslüm ve kardeşlerinin hikayesinin klasik bir Türk filmi senaryosu gibiydi.

Süre ilerledikçe Müslüm dramı o klasik Türk filmi senaryosundan çıkıyordu. Yıllardır “Bu adam neden konserlerine esrar çekerek çıkıyor?” sorumun da yanıtını alıyordum.

Bunca acı ancak alkol ve uyuşturucuyla tedavi edilebilirdi.

Düşünün kundaktaki kardeşin ve canından çok sevdiğin annen öldürülüyor. Katil de bir suç makinesi olan baban.

Yetmiyor kardeşin aynı bir sonla öldürülüyor. Yetmiyor trafik kazasında öldü diye morga kaldırılıyorsun ve orada yeniden canlanıyorsun.

Durun daha bitmiyor. Aynen John Lennon gibi hayranın tarafından bıçaklanıyorsun.

Yalnız sonun Lennon gibi olmuyor ve hayatta kalıyorsun. Bir de üstüne bu kadar merhamet…

Hem anne ve kardeşinin katili babanı hem de seni bıçaklayan hayranını affediyorsun.

Boşuna Müslüm Baba dememişler. Her insanın bir kahramanı var bu hayatta. Müslüm Baba’nın kahramanı kesinlikle Muhterem Nur. 

Onunla tanışınca bütün hayatı değişiyor. Kendine, hayatına yeniden yön veriyor. Nur’a can veren Zerrin Tekindor da aynen Timuçin esen gibi iyi oynamış.

132 dakikalık bu destanın bitmesini istemiyordum. Sonunda bitiyordu. Bazı yerlerinde gözyaşlarıma engel olamıyordum. Zaten gözyaşı dökmüyorsan ortada bir problem vardır.

Cast akarken kendi kendime keşke Müslüm Baba’nın hayatı 13 bölümlük bir netflix dizisi olsaydı.

O zaman bizim gibi dramdan, gerçek hayattan kaçan kişilerin ilgisini çekebilirdi. İyi seyirler.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.