Sinemamızın "Sultanı" Türkan Şoray, Sinemam ve Ben adlı biyografi ve hatıra içerikli bir kitap hazırladı. NTV Yayınları'ndan Kasım 2012 tarihinde çıkan kitap büyük ilgi gördü. Türkan Şoray, kişisel hayatını anlatırken elbette sinemada yaşadıklarını uzun uzun anlattı bu kitapta. Fotoğraflarla hazırlanan kitap bir arşiv özelliği de taşıyor. Sinema tarihimizde büyük iz bırakan Türkan Şoray'ın yaşadıkları, yaptıkları bu kitapla bir geleceğe bir belge niteliğinde aktarıldı. Sinemam ve Ben adlı kitabın tanıtımında şu cümleler yer alıyor: Fatih'te iki yanında cumbalı ahşap evlerin dizili olduğu eski bir Osmanlı sokağında orta halli bir ailenin kızı, tesadüfler sonucu adım attığı sinema dünyasında yıllar boyunca hep zirvede kalmayı başarır... Bir masal cümlesi gibi görünen bu sözler aslında bir gerçektir; Türkan Şoray'ın gerçek hayatı... Bugüne kadar birçok yazar tarafından şu ya da bu yönüyle anlatılan, yazılan bu benzersiz hayat, bizzat o hayatı yaşayan, o hayatın sahibi tarafından kaleme alındı: Türkan Şoray / Sinemam Ve Ben "Fatih'te bir yangın sahnesi çekiyorduk. Kenan Artun başroldeydi. Bir yığın izleyici toplanmıştı çevremizde. Aralarından bir kız yaklaştı yanımıza. Okul önlüklüydü. 14-15 yaşlarındaydı. Kenan'dan imzalı resim istedi. İşte o kız Türkan Şoray'dı." Memduh Ün'ün hatıralarında söz ettiği o okul önlüklü kız, çok değil bir yıl sonra Yeşilçam dünyasına girer ve birkaç yıl içinde ismini afişlerin en üstüne yazdırmayı başarır. Sonrası, sonu olmayan bir başarı hikayesidir... Türkan Şoray'ın 60'lı yılların melodramlarından 70'li yılların toplumsal gerçekçi filmlerine evrilen, ardından gelen sinemadaki büyük krizi atlatıp kadının özgürleşmesinin sembolü olacak filmlere uzanan sinema hayatı, aynı zamanda Türk sinemasının tarihine de ışık tutan birinci elden tanıklık özelliği taşıyor. SİNEMAM VE BEN'de, setteki ilk gününü, "Yaptığım işin ne kadar önemli olduğunun farkında değilim; hiçbir sorumluluk hissetmiyorum. Başarılı veya başarısız olmak gibi hiçbir endişem, korkum, hırsım, hedefim yok. Bu yüzden kameranın önünde hiç heyecanlanmadan, rahat, içgüdüsel yeteneğimle, rolümü canlandırıyorum. Rol yapmıyorum, o gün kamera önünde benden yapmamı istedikleri, benim için sanki gündelik yaşamda yaşadıklarım gibi geliyor" sözleriyle anlatıyor Türkan Şoray... Sonraki yıllarda sinemada canlandırdığı 200'ün üzerinde kadın karakterle Anadolu insanının sanki "aileden biri" olarak gördüğü, erkeğiyle, kadınıyla bağrına bastığı Şoray, bu yanıyla hiç kuşkusuz bizlerin hayatında bir "sinema yıldızı"ndan çok daha fazla şeyi temsil ediyor. Sinemam Ve Ben, büyük yıldızın sadece sinema hayatı değil; "Türkan Şoray imgesi"nin gerisindeki insanı, dertlerine, zaaflarına, sevinçlerine, pişmanlıklarına kadar tanıyacağımız açık sözlü bir anlatım... Sinemam Ve Ben, Türkan Şoray'ı Türkan Şoray'dan dinlediğimiz ilk kitap... Gülben Ergen, ‘Öğrendim ki’ adlı kitabıyla hayranlarının karşısına çıktı. Uzun süre "çok satanlar listesinde" yer alan kitabın imza gününde Gülben Ergen “Ben yazar değilim, olamam. Haddimi hiç aşmam. Sadece yazmayı denedim. Yaşamımdan, yaşadıklarımdan öğrendiklerimi yazdım. Haşa ben öğretmen değilim, öğretemem. Ben bunları öğrendim diye yazdım.” demişti. Kitabın satış rakamlarıyla ilgilenmediğini söyleyen Gülben Ergen şöyle devam etmişti “Ben satış, rakam konusunda hedef koymayı bilmiyorum. Önemli olan beğenilmesi ve kalplere dokunmasıydı. Bütün şarkılarımı da kalpleri hedef alarak yapıyorum. Rakam benim işim değil, yapım firmalarının işi, onlar biliyor ne kadar sattığını” Kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısında Gülben Ergen şöyle diyor: “Sözü yemindir iyi insanların” Öğrendim ki... Yaşam inatçı bir öğretmen aslında... Şöhret dolabımda asılı bir elbise... Sözü yemindir iyi insanların... Ve iyilik yapmak için fırsat kollamalı insan... Elif Şafak, Gülben Ergen'in kitabı için şu sözleri kitabın arka kapağına yazmıştı: "Bu âlemde öğrenmek ömür boyu, öğrendiklerimizi paylaşmak ise boynumuzun borcu… İnsanı insan yapan en temel özelliklerden biri öğrendikçe gelişmesi, geliştikçe öğrenmesi… Kâinat nasıl sürekli genişliyorsa onun yansıması olan âdemoğulları havvakızları da gönüllerini ve beyinlerini geliştirmekle yükümlü. Ne yazık ki herkes aynı derecede açık değil öğrenmeye. O da başka mesele... Samimi, dobra ve duru, hayatın akışı içinde öğrendiklerini olduğu gibi paylaşarak, her türlü süsten ve gösterişten uzak yazılar bunlar, ta gönülden…Gülben’in kitabını bir solukta okudum, sesini hem farklı hem kalbime yakın buldum. İçimizden… İnanıyorum ki bu kitap gönüllere ve zihinlere aynı anda uzanacak, sıcacık bir dokunuşla… Sinemamızın unutulmaz aktristlerinden Filiz Akın da kitap yazanlardan. Dört kitap yazdı. Güzelliğinin sırlarını paylaştığı kitaplarla raflarda yer aldı. Güzelliklere Merhaba adlı kitap... 1992 de basıldı. Filiz Akın ile Güzellik, Zayıflama ve Genç Kalma Üzerine 2006 da basıldı. Eğer yaşam boyu genç, sağlıklı, formda ve güzel olmak istiyorsanı bu kitabı okumalısınız... Çünkü Filiz Akın on yıl boyunca Avrupa ve Amerika'da bu konuyla ilgili her yayını izledi. Pek çok uzman doktor ile görüştü ve kongrelere katıldı. Bazı uygulamaları izledi, bazılarını kendi yaşayarak denedi. Filiz Akın o amansız hastalığa kansere yakalandı. Zorlu tedavi sürecinden sonra hastalığı yendi. Ardından işte bu kitabı yazdı Hayata Merhaba adlı kitap... Ocak 2015 de basıldı. Ben bu kitabı, sağlığı yerinde olup tek derdi can sıkıntısı olanların sıhhatlerinin kıymetini bilmeleri için, hasta yakınlarına sevgi ve şefkatin yerini görmeleri için, hasta olanlara moralin gücünü anlatmak için hazırladım. Can çiçekleri gibi inançla, inatla hayata tutunanların iyileşmeleri, hatta imkansızı başarmaları bile mümkün. Yıllar önce "Güzelliklere Merhaba" demiştik birlikte. Şimdi de bu kitabımla size ve hayata merhaba demek istedim. İki yıl önce hastalık teşhisinden sonra Amerika’ya gittim. Her kanser hastasına uygulanan tedavi bana da uygulandı. Bir hastalığı iyileştirmeye çalışırken, başka bir yerinizi yok ediyorlar. O yüzden tedavi sürecinde saçlar ve kirpikler dökülüyor. O durum karşısında aynaya baktığınızda ise bir insan değil de bir yaratık görüyorsunuz. O manzarayla karşılaştığınızda ister istemez kendinizi kötü hissediyorsunuz. Midenizde tüpler, kolunuzda serumlar, sondalar ve bayılmalar... İşte bu noktada kendi içinize dönüp o aynadaki mahluka bakarken, "Acaba ben eski halime dönebilir miyim" diye endişeleniyorsunuz. Ben de o günlerde kendime moral vermek için o hastane odasında yatarken notlar almaya başladım. Doktorların bana verdikleri bilgileri ve estetik cerrahla görüşmelerimden edindiği fikirleri hep not aldım. Baktım ki bundan keyif alıyorum, bu notları biriktirmeye devam ettim. Bir baktım ki, çok not almışım. İşte bu notları okuyucularla paylaşmak istedim. Ve ortaya da bu kitap çıktı. Sinema sanatçısı Tarık Akan, 80 askeri darbesinin hemen ardından, 1981 başlarında Almanya'da yaptığı bir konuşma yüzünden yurda dönüşünde tutuklanır. Bu tutuklanmanın nedeni, sağcı bir gazetenin manşete çıkardığı yanlı ve yalan haberdir. Böylece, uzun bir yargılanma süreci başlar. Siyasi Şube, sorgulamalar, itilip kakılmalar, aşağılanmalar, soğuk hücreler, bitli-fareli koğuşlar, sağcılar, solcular, devrimciler, TKP'liler, idamlıklar... Ünününün doruğundaki Tarık Akan'ın aylar boyu içinde bulunacağı ortam budur. Uzun zaman sonra aklanıp özgür kalan Tarık Akan, aradan yıllar geçse de o günlerin baskılarını, acılarını unutamaz; tek çıkış yolu, yaşadıklarını yazıya dökmektir. Anne Kafamda Bit Var, o karanlık dönemin bir tutanağı gibi. Son yirmi yıldır toplumsal içerikli filmlere yönelen ünlü sinema adamının az bilinen bir yönünü ortaya çıkaran anılarda ayrıca Şerif Gören'den Atıf Yılmaz'a, Orhan Apaydın'dan Barış Derneği Davası'na kadar pek çok tanınmış ada ve önemli olaya yer verilirken, Yılmaz Güney cezaevindeyken gizli saklı çekilen Yol filminin bütün serüveni de dile getiriliyor. Sana hiçbir şey olmayacak, göreceksin bak. Elini kolunu sallayarak dışarı çıkacaksın.' Uçak havaalanına yaklaşırken Müjdat (Gezen) beni yatıştırmaya çalışıyordu. Onu duymuyor gibiydim. Tutuklanacak olursam onun neler yapması gerektiğini düşünmeye çalıştım; tanıdık birkaç kişinin adını saydım. 'Onları hemen ara, avukatımı devreye sok,' dedim; bir de bütün gazeteleri aramasını tembihledim. Durduk. Herkes hareketlendi, ben bir türlü yerimden kalkmak istemiyordum. Gönülsüz, ağır hareket ediyordum. Müjdat'a döndüm: 'Beni götürürlerse bavulumu sen al,' dedim. 'Bavulla şubeye gitmek istemiyorum. Yan ceplerinden birinde telefon defterim var, onu yok et..." İlk kitabı 'Kral Prens ve Fakir'de kadınlara nasıl sağlıklı zayıflayabileceklerini, kendi tecrübelerine dayanarak anlattı. Şahin'in bu kitabı tam 7 baskı yaptı. İkinci kitabı 'Sırlar' ise ünlü mankenin güzellik sırlarını hayranlarıyla paylaştığı bir rehber niteliğindeydi. Her iki kitap da çok sattı. Türkiye'nin Sivas'lı Cindy'si Tülin Şahin'in kendi deneyimlerinden yola çıkarak hazırladığı bu kitap, zayıflamak isteyenler için bir diyetler manzumesi değil psikolojik ve pratik anlamda bir hazırlık kitabıdır. Bilinen diyet kitaplarında sadece uzun ve yorucu kalori hesapları ile uğraşıp kısıtlı yemeklerle sıkıcı bir diyet uygulanır. Bu kitapta nasıl kilo vereceğiniz anlatılıyor. son derece kolay okunan, espirili bir dille ve içtenlikle hazırlanmış bir diyet kitabı olan eser, size hesaplamalar sunmuyor ya da her gün bir kutu peynire hapsetmiyor. Bunun yerine tamamen yaşamın içinde uygulayabileceğiniz, pratik kolaylıkların yanında ince detaylar sunuyor. Tülin Şahin, hayatındaki ilginç anılarını da eklediği kitabında kendi uygulamadığı hiç bir şeyi size önermiyor. Yrıca uluslararası mankenimiz, deneme tadında yazılarıyla kendi görüşlerini bizlerle paylaşıyor, tabii güzellikl sırlarını da... Gülümseyerek okuyabileceğiniz, her hangi bir türe tabi olmayan orjinal bir kitap Kral Prens ve Fakir. 'Kerem Misali' ve 'Alışık Değilim' adlı iki şiir kitabı yazan Kerem Alışık, şair yönünü dayısı Atilla İlhan'dan aldığını söylüyor. Çektiği aşk acılarını ve mutluluklarını şiirlerinde anlatan Alışık'ın şiirlerini seven, kitaplarını dört gözle bekleyen çok sayıda hayranı bulunuyor. Uyanık uykular uyumuşum arife geceleri Kaya, Mazhar, Kemal, Namık bir de Şadi Bahçelerden erik çalıp Tepelerde uçurtma uçurmuşum Boylu boyunca yıkıp gençliğimi sokaklara Karakollarda sabahlamışım Fransız okulunda lisan öğrenip Caka satmışım kızlara Bakıp bakıp gözlerine Asmışım onları uzun kirpiklerime Bazen kafamı taşlara vurmuş Bazen de can evimden vurulmuş Dünyaları yıkmışım Şiirler yazıp geceleri Yalnızlığım paylaşmışım yıldızlarla Binlerce defa kaybedip ümitlerimi Binlerce defa yeniden bulmuşum Öyle Sever Gibi Bakma Bana Alışık Değilim adlı şiir kitabının arkasında Atilla İlhan şöyle yazmış İlahi çocuk... Aferin sana... Okudum, pek beğendim yazdıklarını... Samimi, içten anlatımını ahenkli ve işlek bir dille birleştirmeyi başarmışsın. Hassas, duygusal yapın, şiirlerinde insan unsurunu ön plana çıkartarak, hayatta her an her şeye yeniden başlanabilir duygusu yaratıyor. Biraz daha benim etkimden kurtularak yazmaya çalışırsan kendi tarzının oluşması ve üslubunun belirgin hale gelmesi oldukça çabuklaşacaktır. Çıktığın bu yolculukta çok mesafe katedeceğini düşünüyorum. Hatırlıyor musun, sen 7-8 yaşlarındayken İzmir Karşıyaka Çamlık yolunda afacan gözlerinle bana bakarak yürüyordun. Yağmur Öncesi bir sabahtı, serindi, üşümüş eline şiir kitaplarını tutuşturup ısrarla okumanı istemiştim. Merak ve hayret içinde kitaplara takılıp kalmıştın. Şimdi bütün bunların sende böyle bir sonuç yaratmasından fevkalade mutluluk duydum. Hayatın görmezden geldiğimiz yanlarını her zaman görmeye devam etmeni diler sevgiyle gözlerinden öperim. Attila İlhan Eylül 2000 Maçka Arabesk müziğin ünlü ismi Ferdi Tayfur, 'Şekerci Çırağı' adını verdiği kitabında kendi hayatını anlattı. Roman olarak kaleme aldığı kitabında çocukluğundan başlayarak yaşadıklarını anlattı. Bu kitabı çok sattı. İlgiden memnun olunca ikinci romanını da yazdı. Yağmur Durunca adlı kitabı sevenleri tarafından kapış kapış satın alındı. İpek Tuzcuoğlu yazdığı aşk şiirlerini ve güzel sözleri 'Aşkıma' adlı bir kitapta topladı. 14 Şubat Sevgililer Günü'nde piyasaya çıkan Tuzcuoğlu'nun kitabında, Rauf Denktaş, Serdar Bilgili, Sinan Çetin, Okan Bayülgen'in de bulunduğu 22 ünlü ismin çektiği 'aşk' temalı fotoğraflar da yer alıyor. Kitaptan kazandığı geliri Türk Kalp Vakfı'na bağışladı. Tuzcuoğlu kitabın giriş yazısında şöyle diyor: "Bu kitap herhangi bir kişiye yazılmamıştır, ithaf edilmemiştir. İçindeki şiirler ve sözler her insan gibi aşkın ve sevginin duraklarında mola vermiş, zaman zaman duygu denizlerine dalmış, aşk damlalarıyla yıkanmış, aşka aşık insanlara ithaf edilmiştir.." Kitapta, Rauf Denktaş, Ara Güler, İbrahim Zaman, İzzet Kehribar, Ersin Alok, Çerkes Karadağ, Nadir Ebe, Mehmet Günyeli, Alberto, Serdar Bilgili, Mithat Bereket, Sinan Çetin, Okan Bayülgen, Alinur Velidedeoğlu, Ahmet Utlu, Ercan Saatçi, Cüneyt Akeroğlu, Zeynel Abidin Ağgül, Serkan Şedele, Koray Erkaya, Gökhan Ertem ve Levent Özdemir de objektiflerinden yansıyan birbirinden fotoğraflarıyla yer aldı. 1999 yılında kaybettiği dedesine ithafen 'Sarı Saçlarımı Kestim' isimli bir şiir kitabı çıkartan şarkıcı Zeynep Mansur, okurlardan beklediği ilgiyi bulamadı. Mansur, şansını bu kez düz yazıda denemek istedi ve 'Platonik Bir Aşk' adlı romanıyla kitap dünyasına yeniden 'merhaba' dedi. Ancak, ikinci kitabının satışı da umduğu gibi olmadı. Seren Serengil, "Benim hikayem, anne babası ayrılmış bir çocuğun hikayesi' cümleleriyle başlayan kitabında, 1988 yılında annesiyle birlikte İspanya'da tutuklanmasını ilk kez anlattı. Ünlü yıldız, 'Bu kitap, parçalanmış ailelerin kılavuzu olacak. 'Nefret'ten ders alınacak çok şey var' dedi. Zerrin Özer, tüm anılarını 'Bir Sarışın Küçük Kız' adlı kitapta topladı. Piyasaya çıktığı sene büyük yankı uyandıran kitapta, Özer yaşadığı acıları, mutlulukları, aşkları, ailesi ve genç kızlığını karartan tecavüz olayını anlattı. Ayrıca kitapta ünlü sanatçının bir de mektubu yer alıyor.