Pınar Kür imzalı kayıp kitap sahibine nasıl ulaştı

Yavuz Rençberler
724kultursanat.com ‘un kurucusu. Gazeteci, televizyon programcısı, iletişim danışmanı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV mezunu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülü sahibi. Mesleğinin verdiği refleks ve pratiklikle kültür sanat alanında olanları değerlendirmeye paylaşmaya çalışıyor. İçinde insan olmayan kitaba, içinde kitap olmayan insana inanmıyor. İnsanın yazılmamış sayfalarının yazılanlardan daha çok olduğuna inanıyor. İletişim: yavuz@724kultursanat.com

Pınar Kür’ün bir okuru için 2006 yılında imzaladığı “Cinayet Fakültesi” adlı romanı 20 yıl sonra sahibine ulaştı. Kaybolan imzalı kitabın sahibine ulaşma macerası…

Kitapsever biri olarak zaman zaman eskicilerden, kitap mezatlarından da kitap alırım. Eski, okunmuş, kenarına not düşülmüş üzerinde yaşanmışlık izleri bulunan kitapları severim.

Pınar Kür imzalı kayıp kitap sahibine nasıl ulaştı

Aylar önce bir eskiciden beş on kitap aldım. Sonra da okumak, incelemek üzere bir kenara koydum. Aylar sonra bu kitaplardan biri olan Pınar Kür’ün ‘Cinayet Fakültesi’ adlı romanını elime aldığımda imzalı olduğunu gördüm.

Eskiciden alırken farketmediğim Pınar Kür imzalı kitabın sahibi kimdi? Ali Yatkın için imzalanmıştı kitap. 2006 yılında Ali Yatkın için imzalanan kitap elimde duruyordu. Ne yapmalıydım? Üzerinde fazla düşünmedim bile, evet sahibine ulaşmalıydı bu kitap. Sahibi hayattaysa kendisine, değilse de ailesine, yakınlarına…

Kişisel hayatımda yazarları tarafından imzalı kitabın kaybının ne demek olduğunu bilenlerdenim. Bir okur için yazarından imzalı kitap, yazarla kurulan bir bağ, kıymetli bir ilişki… Evinizde, ofisinizde, iş yerinizde, koleksiyonunuzda orada durur imzalı kitap. Bundan keyif alırsınız. Kaybettiğinizdeyse bunun tam tersi duyguları yaşarsınız haliyle.

Bu duyguyla, elimdeki Pınar Kür imzalı kitabın gerçek sahibine ulaşmasını istiyordum. Sosyal medyadan yaptığım basit bir aramada Ali Yatkın isimli bir Instagram hesabına ulaştım. Kendisine durumu anlatan küçük bir not ilettim. Adı soyadı aynı ama kitabın sahibi o kişi olmayabilirdi. ‘Yatkın’ soyadına çok fazla rastlamıyoruz. Ama olabilir… birden fazla Ali Yatkın isimli yurttaşımız olabilir tabii.

Notu ilettikten birkaç gün sonra cevap geldi. Ali Yatkın, kitabın sahibi olduğunu ücreti neyse ödeyerek kendisine ulaştırmamı rica ediyordu. Bu yazıyı okuyan kıymetli okur, Ali Yatkın ile yazışmamızı sizlerle paylaşıyorum.

Ali Yatkın kimdi? Kitap nasıl bir eskici tezgahına düşmüştü? Herhangi bir ücret… bir insanın mutluluğundan, gülümsemesinden daha kıymetli değil. Kitabın sahibine ulaşması, bedelinden daha kıymetli.

Ali Yatkın, bir kadın kuaförü. Uzun yıllar Nişantaşı’nda ünlülerin kuaförlüğünü yapmış. Şimdi de mesleğine Ataköy’de devam ediyor. Aynı zamanda da İstanbul Kadın Kuaförleri Manikürcüleri Odası Başkanı olarak görev yapıyor.

Kitabını teslim etmek üzere sözleştik, Beyoğlu’ndaki İstanbul Kadın Kuaförleri Manikürcüleri Odası’nda buluştuk. Ben aklımdaki soruların cevabını merak ediyordum. O ise kendisine bu mutluluğu yaşatan kişiyi…

Heyecanla karşıladı beni… Orada bulunan arkadaşlarına sevinçle seslendi “Arkadaşlar Yavuz Bey geldi, Yavuz Bey geldi…” Şaşırdım tabii. Meğerse orada bu konuyu çok konuşmuşlar ve beni gıyabımda tanıyorlarmış. Ali Bey, “Bu devirde kim uğraşır böyle bir şeyle” demiş de demiş… 2006 yılında imzalanan ve sonra kaybolan kitabına yıllar sonra ulaşmanın mutluluğu bir yana, mutluluğu yaşatanı merak ediyormuş.

Çay içerken sohbet ediyorduk… “Muhtemelen bendeki bazı kitapları çeşitli kütüphanelere yardım amacıyla gönderirken, bu da onların arasına karıştı. Ama öyle olsa, kütüphanenin mührü veya bir takip numarası olurdu. Öyle bir şey de yok. O halde başka bir şey oldu… Ben kitaplarımı kuaförde müşterileremizin de ulaşabileceği köşeye koyarım. Muhtemelen oradan bir müşterimiz beğenip almış olacak.”

Ali Yatkın böyle anlatıyordu kitabın kaybolmasına dair ihtimalleri. “Siz bana ulaşana kadar kitabın kaybolduğunu bile unutmuştum. Kitabın yazarı Pınar Hanım da benim müşterilerimden. Haliyle arkadaşlık bağı da kuruluyor… Bana bu kitabı imzaladı.”

Pınar Kür’ün “Cinayet Fakültesi” adlı romanını Ali Yatkın’a teslim ettim. Açtı baktı, imzalı sayfaya uzun uzun… Kitabı okşayarak, severek elinde tutuyordu. “Çok temiz kalmış… Neredeyse 20 yıl… Şükür ki hiç yıpranmamış da… Nereden aldığınızı hatırlıyor musunuz?” diye sordu. Bir eskiciden ya da mezattan… Tam hatırlayamadım. 

Karşılıklı sorular, cevaplar… Ali Yatkın’ın beni daha çok tanıma isteği. “Sosyal medyadan paylaşacağım bu mutluluğumu” diyordu. Paylaştı da… Ben kitabı gerçek sahibine teslim etmenin, o kişinin gülümsemesinin mutluluğuna şahit olmanın iç huzurunu yaşadım. Birkaç gün sonraysa başka bir şey oldu… 

Hürriyet Kelebek’te kültür sanat yazıları yazan bir köşesi bulunan gazeteci dostum, aynı zamanda 724kultursanat.com yazarı Sayım Çınar’a konuyu anlattım. Sayım “Bunu mutlaka köşemde yazacağım, keyifli bir macera” dedi ve notlarını aldı. Kayıp imzalı kitabın sahibine ulaşmasını köşesine taşıdı. 

Ali Yatkın “Bur daha kaybetmemek üzere kitabı kütüphaneme koyacağım” derken, bense şu soruları kafamda dolandırıyordum “Kitap sizin mekanınızdan çıktıktan sonra nereye gitti? Kim aldı? Daha sonra bir eskici tezgahına nasıl ulaştı?”  

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.