Rıfat Ilgaz’ı saklayan polis kimdi?

Yavuz Rençberler
724kultursanat.com ‘un kurucusu. Gazeteci, televizyon programcısı, iletişim danışmanı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV mezunu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülü sahibi. Mesleğinin verdiği refleks ve pratiklikle kültür sanat alanında olanları değerlendirmeye paylaşmaya çalışıyor. İçinde insan olmayan kitaba, içinde kitap olmayan insana inanmıyor. İnsanın yazılmamış sayfalarının yazılanlardan daha çok olduğuna inanıyor. İletişim: yavuz@724kultursanat.com

Edebiyatımızın mihenk taşlarından Rıfat Ilgaz, tek partili dönem ve sonrasındaki dönemlerde de başı daima polisle, devletle belaya girmiş, sık sık hapis yatmıştı. Ancak oğlu Aydın Ilgaz’ın anlattıklarına göre Rıfat Ilgaz’ın saklandığı evi bilmesine rağmen çok önemli görevde olan bir polis “görmemezlikten” gelerek saklanmasını sağlamıştı.

Kimdi bu polis? Neden bunu yapmıştı?

Aydın Ilgaz ile 33. Uluslararası İstanbul kitap Fuarı’nda sohbet ettik. Babası Rıfat Ilgaz ile kurdukları Çınar Yayınları’nın sahibi olarak fuardaydı. Aynı zamanda kendi çıkardığı kitabını da imzalıyordu. Hababam Sınıfı’nın Turhan Selçuk tarafından çizilen karikatürü standın ortasında duruyordu.

33 yıl önce kitap fuarı henüz bu kadar büyük bir yapıya ulaşmadığı ilk günde bile Çınar Yayınları, katılımcılar arasındaymış: “The Marmara’nın altındaki ilk fuarda 60 yayınevinin katıldığı o buluşmada biz vardık. Şimdi bu alanlara bile sığmıyor”

Aydın Ilgaz da fuar alanının şehir dışında olmasından dolayı mutsuz. Fuara gelen kitleyi anlattığında ise şu sözleri söylüyor: “Gelen kitlenin çoğu kitap alıcısı değil. Elleri boş dönüyorlar. Asıl kitap alanlar ayağını kestiler sanki. İnternet üzerinden almayı tercih ediyorlar. Buralara gelmiyorlar”aydın_ılgaz_01

Aydın Ilgaz, CNN Türk’te Enver Aysever’in hazırlayıp sunduğu Aykırı Sorular adlı programa o günlerde konuk oldu. İlginç anıları vardı babası Rıfat Ilgaz’la ilgili. Anlattıkları arasında şüphesiz gözlerinin dolmasına da neden olanı bir polisin babasını “görmemezlikten gelerek tutuklanmasını engellemesi”ydi.

Aydın Ilgaz şöyle anlatıyor yaşadıklarını:

“Yazdığı bir şiir kitabından dolayı, siyasi nedenden dolayı annemle babamın boşanmaları gerekiyordu. Babam siyasi olarak tutuklanınca öğretmen olan annemi de görevden atabilirlerdi. Annem Kandilli Kız Lisesi’ndeki görevinde kalabilsin diye boşandılar. Kağıt üstünde bir boşanmaydı. Ancak babam zaten eve gelmezdi. Kaçaktı aranıyordu. O sırada Marko Paşa’yı çıkarıyordu. Sık sık içeri girerdi. Yatağı cezaevindeydi. Hatta anlatılır, babam ‘nasılsa geliriz’ diye hapishaneden yatağını almazmış. O dönemler tek partili yıllar. Sabahattin Ali’ler… Aziz Nesin’ler…”aydın_ılgaz_03

Aydın Ilgaz, devam ediyor anlatmaya:

“4.5 yaşındaydım. Tek partili dönem zamanında Tophane Askeri Cezaevinde yattığı zamanlar. 1944’de tutuklandı yazdığı şiir kitabından dolayı. Kabı kırmızı ’Sınıf’ adlı şiir kitabıydı. O günden beri her vesileyle Rıfat Ilgaz çeşitli bahanelerle ya hastaneye alınmıştır verem geçirdiği için; o da hapishanede geçirdiği kanama nedeniyle hastaneye iyileştiğinde de hapishaneye alınmıştır”

Peki o polis olayı neydi? Babasını görmemezlikten gelen polis olayı?

“Annemle boşanmışlardı kağıt üzerinde. Şiirden dolayı da başı belaya girmişti. Kaçıyordu, aranıyordu. Veremdi ve kanaması vardı. 7 ay gizlendi bizim evde. Karşımızda sivil polisler bekliyordu. Geleceğini tahmin ediyorlardı. Ben 11 yaşındaydım. Rol yaptım tam 7 ay. Babam, polislerden önce eve gelebildiği için içeri girdiğini görmemişler her an gelebileceğini düşünerek evin karşısında beklemeye başlamışlardı. Ama onlardan önce geldiği için eve girdi ve hiç çıkmadı”

Mahalleden gelen giden olmuyor muydu? Polis evi aramıyor muydu? Aydın Ilgaz’dan dinlemeye devam edelim:

“Ev eski bir Rum evi. Ahşap. Babam bir gün dedi ki, eve arkadaşlarını getirmemezlik etme. Çünkü sen arkadaşlarını getirmiyorsun mahalleli gelip gitmiyor diye, polis bundan şüphelenir benim evde olduğumu anlar. Sen arkadaşını eve getirdiğinde tahta merdivenlere sert bas ki ben de bu sesi duyup geldiğinizi anlayayım. Ona göre davranayım”

Aydın Ilgaz, annesinin bir gece bazı komşularını eve çağırarak durumdan haberdar ettiğini anlatıyor ve o polisin kim olduğunu açıklıyor: “O gece evdekileri topladı annem. Şaban abiyi falan çağırdı. Dedi ki vaziyet bu, Rıfat benim çocuklarımın babası ve hasta. Ona bakmak zorundayız. Şaban abi de dedi ki ‘o zaman ben görmemiş olayım’. Şaban abi İstanbul Vali ve Belediye Başkanı Fahrettin Kerim Gökay’ın makam odasındaki bekleyen resmi polisti. Hiç bunu bilmemiş gibi babamı 7 ay gizledi. Babam öldükten sonra da cenazesine gelenlerdendi. Şaban abi bizim ailenin en kıymetli insanıydı. 7 ay göz yumdu. Bir anlamda bizim için 7 ay babamızı kurtardı”aydın_ılgaz_stand

Aydın Ilgaz, bir başka arkadaşının sivil polis babasının ise Rıfat Ilgaz’ı evden aldığını ironik bir halde anlatıyor: “Ama başka bir arkadaşımın babası sivil polis. Farketmiş babamın evde saklandığını. Anneme, hazırlansın gidiyoruz, demiş. Bunu da bana o en yakın arkadaşım 3 sene önce anlattı. Babanın sizin evde kaldığın babam biliyordu, dedi.”

Rıfat Ilgaz, zor bir hayatı, geçim sıkıntısı içinde sürdürdüğü bir mücadele içinde yaşamış. İşsizlikleri olmuş. Aydın Ilgaz’ın şimdi sükunetle anlattığı sıkıntılı yıllara biz de cümlelerden şahitlik edelim: “Orhan Kemal, Sait Faik, Yaşar Kemal, Sabahattin Ali… Bunlar o devrin ortada dolaşan yazı başına üç kuruşu para verilen, olmadığı zaman yazı dizen… O zamanlar kasıtlı iş vermemişlerdi babama. Babam matbaada kırkından sonra matbaada dizgicilik yaptı. O zamanlar kurşun pota kaynar, kurşun eritilir. Bir taraftan da harfler dökülür. Babamın ciğerleri de iyi değildi. İki üç kat aşağıda bodrum katta. Zehirlenmesinler diye yoğurt yedirirlerdi. Cağaloğlundaki bu matbaadan Kabataş’a vapura yürür, oradan Üsküdar’a geçer; Üsküdar’dan da Kuzguncuk’taki evimize yürürdü. O geldiğinde sabah olur ben o saatte okula gitmek için çıkardım. Elleri mürekkepli eve gelirdi…

Aydın Ilgaz, Menderes’in iktidara geldiği ilk anda söylediği o sözleri hatırlatıyor: “Dışarıdan beslenen iki mizah dergisini kapatacağız, diyordu. Biri babamın çıkardığı Marko Paşa, diğeri Aziz Nesin’in Medet adlı dergisi. Babamın 7 ay evde saklandığı dönemde de çok düşünmüştüm. Babam ne yapmıştı ki? Babam sadece şiir yazmıştı”

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM