Orhan Pamuk imza günündeki tuhaflıklar
Orhan Pamuk 15 yıl sonra okurlarıyla buluştu. İstiklal Caddesi’ndeki imza günü bayram havasında geçecek sanıyorduk. Okurlar bayrama gelir gibi imza gününe gelmişlerdi. Ama tuhaflıklar çoktu.
Orhan Pamuk imza günündeki tuhaflıklar görmezden gelinece türden değildi. Orhan Pamuk altı yıl sonra okurlarıyla buluştu. 15 yıl sonra imza günü düzenledi. Kafamda Bir Tuhaflık adlı son romanının imza gününde neler yaşandı? Okurları şok eden uygulama neydi? Hangi muamele eleştirildi? Gazetecilerin hangi sorusundan kaçtı? Okurlar saatlerce nasıl bekledi? Göz yaşartan görüntü neydi?
Kafamda Bir Tuhaflık raflarda yerini 9 Aralık’ta aldı. Gazete ve televizyonlarda Orhan Pamuk, ‘Bozacı Mevlut’u anlattı, röportajlar verdi. Okurlarıyla ilk buluşmasını da 13 Aralık cumartesi günü yaptı. İmza günü Yapı Kredi Yayınları’nın İstiklal Caddesi üzerinde Galatasaray’daki kitapevinde düzenlendi.
Saat 14.30 başlayıp 16.30 biteceği duyurulan imza günü için Orhan Pamuk severler saat 11’den itibaren beklemeye başladılar. Saat 12 civarında kuyruk Tünel yönünde yaklaşık 150 kişilik okur kitlesine ulaşmıştı.
Bir önceki gün İstanbul’daki yağmurlu ve soğuk hava okurları tedbirlerini alarak imza gününe gelmelerine yol açmıştı. Sırada bekleyenlerle yaptığımız sohbette şemsiyeleri yağmurlukları hazır tuttuklarını gördük. Herkesin heyecanı sohbetlerine yansırken, son romanı tamamen bitirene rastlamamış olmak da bizim için şanssızlıktı belki de… Romanın tümü ile ilgili birkaç kişinin düşüncesini alamadık haliyle…
Kiminle konuşsak ‘Kara Kitap’ı ayrı bir yere koyuyordu. Son romanı alsa da Orhan Pamuk hayranları arasında henüz Kara Kitap’ı okumayanlara da rastladık. Yeni romanla birlikte eskiler de poşetlerde imza için hazır bekliyordu okurların ellerinde… Okurların yanlarında ortalama 3 kitap vardı.
Serin olsa da dışarıda saatlerce beklenebilecek bir hava durumu vardı. İmza kuyruğunu gören İstiklal Caddesi’ndeki diğer gezginlerin şaşkınlıkları yüzlerine yansıyordu. Çünkü bu ülkede futbol maçı kuyrukları, konser kuyrukları normaldir de bir yazar buluşmasında sokakta saatlerce beklenmesi ‘anormaldir’. İstiklal Caddesi’ndeki bu olağandışı kuyruk gelen geçenlerin cep telefonları için güzel bir fotoğraf karesiydi.
Orhan Pamuk romanlarının hayranları da ‘sıradan fanilerdi’. Yazarın okurlarıyla buluştuğuna en son 15 yıl önce şahit olunmuştu. Kuyrukta bekleyen genç okurların çoğu ilk kez Orhan Pamuk’a bu kadar yakın olacaklardı. Haliyle uzayan kuyrukta ‘kaynaklar’ oluşuyordu. Ancak bu kaynaklar karşısında herkes anlayışlıydı. Ben hır gür çıkarana rastlamadım. İnstagram ve twitter’deki hashtag’lerden birbirine aşina olan okurlar imza kuyruğunda tanışma olanağı da buldular.
Saat 14.30 da başlayacağı duyurulan imza günü Orhan Pamuk’un erken gelmesi ile 13.50 de başladı. İmza günü başlarken tam binanın giriş kapısı önünde toplumsal bazı sorunlara tepki gösteren grupların oluşturduğu eylemler vardı. Sloganlar ve alkışlar yükselirken o gruptan, Orhan Pamuk kitaplarını imzalamaya başlamıştı.
İçeri alınan okurların telaşından daha çok kitapevi görevlilerinin telaşı dikkat çekiyordu. Ama dikkati çeken fakat başka bir şey daha vardı. Kitapevinin bir köşesinde Orhan Pamuk beklerken, oraya ulaşmak için okurlara uygulanan bir yöntem şaşkınlık yarattı. Bugüne dek hiçbir yazarın imza gününde bu tür bir uygulama yapılmazken, Orhan Pamuk için neden uygulanıyordu ki? Hazırladığımız videoyu izlediğinizde bunun cevabını bulacaksınız.
Orhan Pamuk yıllar sonra okurlarıyla randevusuna erken gelerek 10 puan alırken, kıyafeti ileancak 60-70’te kaldı. Yazar ‘karalar’ giymişti. Kara gömlek, kara ceket… kahve renkli deri kordonlu saat. Daha keyifli bir kıyafet yerine böylesine ‘cool’ ya da ‘cenaze evi kıyafeti’ de eleştiri konusu oldu.
Kitaplarını imzalatan ilk 20-30 kişi diğerlerine göre şanssızdı. Çünkü dışarıdaki uzun kuyruğun bilgisini alan Orhan Pamuk, biraz paniklemişti. Etrafındaki görevlilere ‘masamı boş bırakmayın, hemen imzalanacak kitabı uzatın. Bir saniye bile boş oturmayayım’ diyordu. Hatta 4-5 kitapla gelenleri görünce görevlileri de ‘Yeni kitap’ uyarısı yaptı. Diğer okurların hakkını yememek için böyle bir yöntemi dile getirdi Pamuk.
Kitaplarını ilk imzalatanlar Orhan Pamuk’un biraz keyifsiz ve yorgun olduğunu konuştular kendi aralarında. Hatta “Ne kadar da resmi ve soğuktu” dediler. Gerçekten de öyleydi en baştan. Çünkü yıllar sonra ilk kez böylesine kalabalık bir okur kitlesiyle birlikte oluyordu ve sırada bekleyen okurların kitaplarının 2 saatte imzalanması da mümkün görünmüyordu. Orhan Pamuk çare olarak kitaplara sadece “imzasını” atmakla yetindi önce. Bu nedenle yaklaşık 50 kişi bu anlamda şanssızdı diğerlerine göre. Çünkü kitaplarında imzanın dışında, kimin için imzalandığına dair bir isim yazmamıştı Orhan Pamuk. Vakit kaybı olacağını düşündüğü için kitap sahiplerinin adını yazmıyordu. Daha sonra kuyruk azalmaya başlayınca kitap sahiplerinin adını da yazarak kimilerine de bir hitap cümlesi ekleyerek imzasını attı Orhan Pamuk.
İmza gününde göz yaşartan anlar da vardı. Bir kadın okur tekerlekli sandalyesiyle uzun kuyrukta bekledi. Vücut dezavantajına rağmen öne geçmeyi düşünmedi. Sabırla bekledi ve Orhan Pamuk’a kitabını imzalattı ve kısa bir sohbet etti. Orhan Pamuk sevgisi gözlerinden okunuyordu. Bir yazar için unutamayacağı anlardan birini yaşadı Orhan Pamuk bu buluşmada.
Sıkı bir güvenlik önlemi uygulandı. Ancak heyecanlı okurların çoğu bunu farketmedi bile. İmza gününde Orhan Pamuk’un yanında 4 yakın koruma vardı. Sivil ve şık giyimli bu korumalar ara ara kuyruğu kontrol ettiler. Girişte okurları rahatsız etmeden göz kontrolünden geçirdiler. Herkesin bildiği gibi Orhan Pamuk geçmiş yıllarda özellikle Alperen Ocakları tarafından protesto eylemleriyle karşılanmıştı.
İmza günü sonunda Orhan Pamuk, gazetecilerle ayaküstü buluştu. Onlardan gelen soruları “kitapla ilgili” olmak kaydıyla aldı. Hatta Pamuk, kendi kendine de bir soru sorarak “Bir arkadaş soruyordu, neden tekil şahıs anlatıyor” diye romandaki tekniği anlatmak için kendisine fırsat oluşturdu. Bunun cevabını verdi. Ve Orhan Pamuk, okurların gerçekten merak ettiği o soruyu da yanıtlamadı. Romanı ithaf ettiği Aslı’nın kim olduğunu cevaplamadan deyim yerindeyse kaçtı gitti. İstiklal Caddesi’nde korumalarının arasında güneş şapkasını gözlüklerinin üstüne indirerek, tanınmamak için çabalayarak hızla uzaklaştı gitti.
Orhan Pamuk’un imza günü daha organize bir şekilde düzenlenebilirdi. O günün ne bir kamera kaydı ne de gelen okurlarla özel çekim yapan bir fotoğrafçı yoktu. Dünya çapında bir romancımız için belgesel amaçlı bile olsa bunlar kesinlikle yapılmalıydı. Okur ve yazar iletişimi sadece kitap imzalamanın ötesine geçmedi. Sıradan bir roman yazarı için yapılacak ne varsa Orhan Pamuk için de o yapıldı. Halbuki romanın kapağının arkasında “Pamuk Yaşayan En Büyük Yazar” yazıyor. En büyük yazara yakışacak bir imza gününü düzenleyemedi Yapı Kredi Yayınları. Bir şenlik havasına, bir büyük buluşma havasına bu güzel günü büründüremediler. Bayram havasını oluşturan sadece okurların heyecanı ve kalabalıklığıydı.
Tüm bu tespit ve yorumlardan sonra biz de Orhan Pamuk’un kesinlikle büyük bir romancı olduğunu tekrar ederek, imzalattığımız kitabını kıymetli bir hazine olarak rafımıza koyuyoruz.