Sezgin Kaymaz’ın yeni romanı Farfara

Kullandığı yazı dili ve roman üslubuyla okurların severek takip ettiği Sezgin Kaymaz’ın yeni eseri Farfara raflarda yerini alıyor. Roman Ocak ayı sonunda okurlarla buluşuyor.

Sezgin Kaymaz’ın yeni romanı Farfara raflarda yerini almaya hazırlanıyor. April Yayıncılık’tan çıkan kitap Ocak ayın sonunda raflarda olacak. Romandaki izler Sezgin Kaymaz severlere yabancı gelmeyecek. Çünkü tanıtım yazısına bakıldığında Sezgin Kaymaz’ın “Kün” romanı akıllara geliyor.

Kün romanında da Ankara havası ve romanın göbeğine oturan bir ‘konuşan’ sevimli köpek yer alıyordu. Farfara adından da anlaşılacağı gibi Ankara havalı bir roman. Bu arada yayınevi de Ankaralı. Yazarın eğlenceli akıcı üslubu bu romanda da elbette öne çıkıyor.

Farfara için hazırlanan tanıtım bülteni de hayli keyifli ve eğlenceli, okuyalım:

Kaymaz, okuyucuları ile yine sıcacık bir hikayeyle buluşuyor. Charles M. Schulz der ki mutluluk sıcacık bir köpek yavrusudur.

Hisarlı Ahmet der ki dünya dedikleri bir gölgeliktir. Neşet Ertaş der ki bu oyun havası değil ya, düğüne giden oynar. Aklı yetenler bu sırrı anlar, aklı yetmeyenlerin kusuruna bakılmaz.

Misket mızrak, bozlak çatlak bir roman: Farfara. Ankara kocaman bir patlak kâse, onlar da ateşini almış patlamış mısır,o yana bu yana sıçrayıp duruyorlar.

Luki’nin romanı bu. Veya Madonna’nın veya Lucky’nin veya Matahari’nin; kısaca itin tekinin. Ne anasının başı kurtulduydu belâdan ne de yavrusunun kurtuldu. Ne anasının ağına düşenler kurtarabildiydi yakasını aşktan, ne yavrusunun ağına düşenler kurtarabildi.

“Al sana bir yavru köpek. Oynaş, eğleş!” deyip verdi Allah bunlara bir yavru köpek, o yavru köpek de tuttu bir güzel oynaştı alayıyla, dalgasını geçti.

Mücellâ… Tahsin Bey’in kaybıyla yıkılan, kendini uykuyla iyileştirmeye çalışan, sitemkâr sır küpü bir Ankara hanımefendisi. Gidip gidip bir milyoncuya yazılan, Kocabeyoğlu Pasajı’nda ne kadar döküntü tişört, defolu pantolon  varsa toplayıp toplayıp gelen, dibinde mis gibi grosmarket dururken pazar pazar dolanıp yemek yapmasını bilirmiş gibi evi ucuz sebzeyle dolduran, Olgunlar’ın korsan kitabına, Yüksel’in uyduruk kol saatine, cıncık boncuğuna meftun Bûse. En sinirine giden şey: her şey! Kemalettin… Kir pasak içinde ikide birde bitli horozlar gibi Buse’nin üstüne hoplayıp “Hadi beste yapalım canoş!” diye sulanan, beceriksizler kralı.

Zil kapı tanımaz taksiciler, belalı Batıkent efrâdı, içi dışı sevgi kokan yosmalar, tutkulu Ankara bebeleri.Ve âlemin hayatını değiştiren pas lekeli, sivri kafalı, rugan gibi bir yağlı kayış. Luki. Anasının kızı işte, kuyruğunu sayma. Kimi dürülü kimi bükülü kimi serili, boklu sidikli gazetelerin arasından manevra yapa yapa, maceradan sırra, aşktan ölüme, hayattan hayata bir roman: Farfara.

Şu çocuk bahçesinde oynayıp duruyoruz hepimiz, koşup gideceğiz annemiz çağırınca. Ne yapalım,  emir büyük yerden, çağrıldın mı gideceksin. O güne kadar, yapacak bir şey yok, oy farfara farfara!

SEZGİN KAYMAZ HAKKINDA BİLGİ

1962’de Sinop’ta doğdu, herkes ağlasın diye beklerken gık demeden öldü, anneannesi üstüne tülbentini örtüp dua okurken bir daha doğdu, ağlamaya o zaman başladı.

Babası, annesini ve beş çocuğunu terk edip giderken o henüz üç buçuk yaşındaydı; beş kardeşin en küçüğü.

Annesi devlet memuruydu, ebeydi, Sabiş’ti, tayini çıkınca topladı çoluğu çocuğu, bunu da aldı tekne kazıntısı olarak; Konya’ya götürdü. Bu da çok zeki bir çocuktu; zamanın Maarif Koleji’ne girdiydi, fakat okurken okurken okulun adı değiştiği için Konya Anadolu Lisesi’nden mezun oldu. Başladığı hiçbir okulu bitirememesinde bu travmanın etkisi olduğu söylenir.

Nitekim, Ankara Hukuk Fakültesi’ne girdi, ikinci sınıftan terk etti, arada 19 Mayıs Spor Akademisi’ne girdi, hiç başlamadan terk etti, devâmen Hacettepe Üniversitesi İngilizce Dilbilimi Bölümü’ne girdi, Türkçe dersini veremediği için son sınıftan terk etti, en nihâyet Hukuk Fakültesi’ne geri döndü ve fakat onu da bu sefer üçüncü sınıftan ve bir kere daha terk etti. 1976’dan itibaren oyuncu ve teknik direktör olarak hentbolla uğraştı. Çeşitli kulüp takımlarını ve bütün kategorilerde milli takımları çalıştırdı.

Hentbol Federasyonu Teknik Kurul Başkanıydı, gene terk etti. 2006 yılında Türkiye Voleybol Federasyonu’nda İcra Kurulu Koordinatörü oldu, 2012’nin sonlarına doğru onu da terk etti.

Eserleri: Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir (Roman / 1997 / İletişim), Geber Anne! (Roman / 1998 / İletişim), Kaptanın Teknesi (Roman / 1999 / İletişim), Lucky (Roman / 2000 / İletişim), Zindankale (Roman / 2004 / İletişim), Sandık Odası (Hikâye / 2005 / İletişim), Medet (Hikâye / 2007 / İletişim), Ateş Canına Yapışsın (Roman / 2008 / İletişim), Kün (Roman / 2013 / İletişim), Deccal’ın Hatırı (Roman / 2014 / İletişim), Kısas (Roman / 2014 / İletişim).

2015’te de İletişim’i terk etti, April’e geçti. Sinirini bozmazlarsa onu terk etmeyeceğini söylüyor.

Şimdilik şunları yazdı:Bakele (Hikâye / 2015 / April),Şon Sûrâ (Roman / 2015 / April)Bugün Bize Kim Geldi (Hikâye / 2016 / April)Farfara (Roman / 2017 / April)

Editör: Cem Cengiz Yarar

Yavuz Rençberler
Yavuz Rençberler
724kultursanat.com ‘un kurucusu. Gazeteci, televizyon programcısı, iletişim danışmanı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV mezunu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülü sahibi. Mesleğinin verdiği refleks ve pratiklikle kültür sanat alanında olanları değerlendirmeye paylaşmaya çalışıyor. İçinde insan olmayan kitaba, içinde kitap olmayan insana inanmıyor. İnsanın yazılmamış sayfalarının yazılanlardan daha çok olduğuna inanıyor. İletişim: yavuz@724kultursanat.com
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.