Yol Ayrımı filmindeki şiir
Yol Ayrımı filmine damga vuran şiir sahnesi izleyicileri göz yaşlarına boğdu. Mazhar Kozanlı (Şener Şen) şiiri okuyor. O şiir derin bir hayat felsefesini anlatıyor. Ancak Yavuz Turgul filmde bir başka şiirin dizelerini de izleyiciye ulaştırıyor. O şiirin tamamını da bu yazıda okuyabilirsiniz.
Yol Ayrımı filmindeki şiir herkesin ilgisini çekti. Aslında çok kimsenin aşina olduğu bir şiirdi bu. Yavuz Turgul, son filminde edebiyata ağırlıklı bir yer vermiş. Şener Şen’in başrolünü oynadığı filmde öyle bir şiir vardı ki… O sahneye herkes kilitlendi.
Şiiri Şener Şen okuyordu. İzleyenleri koltuğa adeta çivileyen ve filmin akışından dolayı da göz yaşlarına boğan şiir dünyaca ünlü şair Jorge Luis Borges’e ait.
Borges, yeni bir hayata dair derin ama basit düşüncelerini anlatıyordu o şiirinde. Yol Ayrımı filminin mihengini de işte bu şiirin derin felsefesi oluşturuyor. Hayatını yaşa, anların tadını çıkar.
Şener Şen, filmde Mazhar Kozanlı adlı çok ünlü bir iş adamını canlandırıyor. Mazhar Kozanlı hayatı sadece işten ibaret olan ve başarı için her türlü kuralları yıkan bir işadamı. Acımasız. Sevgisiz.
Borges’ün ünlü şiiri filmde
Yaşadığı kazadan sonra ise hayatı tamamen değişir. Karakteri değişir. İnsani tarafı, vicdanı öne çıkar. Yıllardır görmediği lise arkadaşına gider. Şiir, edebiyat ve aşk dolu bir hayatı olan Kavanoz lakaplı Altan, Mazhar Kozanlı’ya derin bir hayat dersi de verir.
Filmde Kavanoz Altan rolünü Rutkay Aziz oynuyor. Kavanoz Altan ölüm yatağında Mazhar Kozanlı’ya “hayatın anlardan ibaret olduğunu ve o anların tadını çıkarması gerektiğini” anlatır.
Mazhar Kozanoğlu, bu sahnelerden sonra Kavanoz Altan’ın evinde kendisi için sehpa üzerine bir not iliştirilerek bırakılan ve ayraçla da okuması gereken şiirin yeri belli olan kitabı eline alır. Okumaya başlar. İşte Borges’in o ünlü şiiri:
Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem.
Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar.
Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85’indeyim ve biliyorum…
Ölüyorum…
Yol Ayrımı filmine adını veren şiir
Yol Ayrımı filminde Şener Şen’in okuduğu şiir ve filme damgasını vuran bir şiirden alıntı da vardı.
Filmin adı da bu şiirden alınmış. Yavuz Turgul’un Yol Ayrımı filmini izledikten sonra iki şiirin senaryoyu ne kadar yoğun etkilediği ortaya çıkıyor.
“Bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben gittim daha az geçilmişinden ve bütün farkı yaratan bu oldu işte.” bu sözler Kavanoz Altan’ın ağzından ulaşıyor izleyicilere.
Mazhar Kozanlı bir büyük bir kararın eşiğindeyken dostu Kavanoz Altan, ona bu sözlerle seslenir.
Bu sözler de aslında pek çok izleyenin aşina olduğu ama belki de kendi kendine “kimindi? nereden duymuştum?” dediği sözlerdi.
Bu sözler Robert Frost’un 1916 yılında yazdığı “Gidilemeyen Yol” adlı şiirinden… Şiirin mısralarından…. İşte o şiir:
sarı bir ormanda ikiye ayrıldı yolum,
ikisinden birden gidemediğim ve yazık ki
tek yolcu olduğum için üzgün, uzun uzun
baktım görene kadar birinci yolun
otlar çalılar arasında kıvrıldığı yeri;
sonra öbürüne gittim, o kadar iyiydi o da,
ve belki çimenlik olduğu, aşınmak istediğinden
gidilmeye daha çok hakkı vardı; oysa
oradan gelip geçenler iki yolu da
eş ölçüde aşındırmıştı hemen hemen,
ve o sabah ikisi de uzanıyordu birbiri gibi
hiçbir adımın karartmadığı yapraklar içinde,
ah, başka bir güne sakladım yolların ilkini!
ama bilerek her yolun yeni bir yol getirdiğini,
merak ettim geri gelecek miyim diye.
iç geçirerek anlatacağım bunu ben,
nice çağlar sonra bir yerde:
bir ormanda yol ikiye ayrıldı, ve ben –
ben gittim daha az geçilmişinden,
ve bütün farkı yaratan bu oldu işte.
YOL AYRIMI FİLMİNDEN ÇIKARILAN SAHNE HANGİSİ? BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ
Editör: Serdar Tunatürk