Mehmet Mollaosmanoğlu Türkler’in bilmediği Tayland’ı yazdı

Aksiyon ve fantastik alanında yazdığı Ata Mezarlığı ve  Domuz Kasabı romanları ile okurların ilgisini çeken yazar Mehmet Mollaosmanoğlu aynı zamanda bir gezgin. Dünyanın değişik ülkelerini, şehirlerini geziyor ve yazıyor. Mehmet Mollaosmanoğlu, Türkler’in bilmediği Tayland’ı gezdi ve yazdı…

Birbirinden güzel fotoğraflarla işte o keyifli gezi yazısı 

TÜRKLERİN BİLMEDİĞİ TAYLAND: Chiang Mai ve Chiang Rai

Tayland’a neden gidilir, neresine gidilir gibi soruların yanıtları aşağı yukarı bellidir, yani en azından ortalama Türk insanı için bir kalıptan söz edilebileceği için bunu söylüyorum. Haliyle Tayland denince ilk akla gelen Bangkok, Pattaya ve Phuket bahsi açmaya niyetim yok. Oralar da güzeldir, gidin, görün, eğlenin tabii…

Telaffuz ederken bile insana meltem duygusu veren iki şehirden bahsedeceğim; Chiang Mai ve Chiang Rai (Şan-May ve Şan-Ray)

Kuşbakışı Chiang Mai

TAYLAND’IN TURİSTİK ZEKÂSININ ÜRÜNÜ KENT: CHİANG MAİ

Chiang Mai, Bangkok’tan bir saatlik uçuşla gidilen kuzeyde epey büyük bir kent. Fazla yağmurlu ve dolayısıyla fazla yeşil… Bangkok sıcağının ardından iyi gelen bir havası var. Lüks otelleri, çok katlı yapıları ve kalabalık caddelerine rağmen yeşilin hâkimiyeti büyük şehir havasını fazlasıyla kırıyor. Sürekli çiseleyen yağmur bu mevsimin gereği (Mayıs) Yoksa bundan evvelki üç ay boyunca daha kurak bir mevsim olduğu için yüksek turizm sezonu o aylarda, biz oradayken doluluk oranı yüzde ellillere düşmüş. Gezip görecek o kadar çok yer var ki, yağmur engel oluyor haliyle. O yüzden Mayıs-Ağustos arası çok tercih edilen bir bölge değil.

Evet, anladığınız gibi Chiang Mai biz Türkler tarafından henüz keşfedilmemiş olsa da epey rağbet gören turistik bir şehir. Arapların ve Çinlilerin gözdesi…

Chiang Mai kent merkezi

ARAPLAR İÇİN HELAL SOKAK

İlki havası… Bangkok ve Pattaya’nın eğlencesini, şatafatını, kızlarını hatta travestilerini daha serin bir kentte müşteriye sunma fikri kesinlikle ticari bir zekânın ürünü. Bunu yapınca ne olmuş dersiniz? Chiang Mai’yi Arap turistler kelimenin tam anlamıyla işgal etmiş. Hatta onlar için bir de ‘Helal Sokak’ hazırlanarak kendi yaşam biçimlerine ve ağız tatlarına uygun lokantalar, kafeler vs. açmışlar.

Chiang Mai Şehri

ÇİNLİLER İÇİN ‘OLD CITY’

İkincisi ise kent merkezinde, etrafı kanalla çevrili ‘old city’ yani eski kentin Budist tapınakları ve tarihi dokusu. Bu bölümü orijinal haliyle korumaya çalışırken bir taraftan kafeteryalar dükkânlarla doldurmuşlar. Öyle kuru kuru gezmesinler, o atmosferi yaşarken bir yandan da alışveriş yapsınlar diye… Burası kültür turizmine meraklı olan Çinli gruplarca da çok tercih edilen bir destinasyon olmuş. Düşük sezon olmasına rağmen kafeteryalar dolu.

Etnik köyler

 

MYANMARLI GÖÇMENLERDEN NASIL PARA KAZANILIR DERSİ

Kanaatimce en önemli olan sebebi sona sakladım, sıkı durun şimdi çünkü bu da Taylandlı turizmcilerin müthiş zekâsını anlamanızı sağlayacak. Malum Myanmardaki askeri rejim yıllardır hem güneydeki Müslümanlara hem de kuzeydeki yerli kabilelere büyük baskı uyguluyor. Chiang Mai’de bu yüzden büyük mülteci göçlerine sahne olmuş. Tayland 50’li yıllardan beri küresel düzene açıldığından köyleri dolayısıyla kabileleri süratle modern hayata ayak uydurmuş fakat henüz kapalı bir toplum olan Myanmar halkı bütün gelenekselliğiyle Kuzey Tayland’a sığınınca Tayland Hükümeti mülteciler için özel köyler oluşturmuş. Günümüzde hala eski yaşam biçimlerini koruyan Akhalar, Padonglar, Kayawlar gibi kabilelerin yaşadığı bu köyleri turistlere açmış. Kişi başı 30 dolar verilerek girilebilen köylerde yerli halkın ürettiği el işi ürünleri satın alabiliyor, basit lokantalarda yemeklerinden yiyebiliyorsunuz. (Bizde 30 dolara iki gün her şey dahil dört yıldızlı otelde kalınabiliyor galiba). Aslında köylerle ilgili bir sıkıntı var, çevreciler buraları hedef haline getirmiş ve kamuoyu oluşturma peşindeler, iddiaları göçmenlerin köylerden çıkmasının yasak olduğu ve hayvan gibi sergilendikleri fakat hükümetin umurunda dahi değil, sonuçta giren dövizin miktarıyla ilgililer. Gözlemimi ve fikrimi soracak olursanız köylerdeki insanları üzgün ve bitkin görmedim, aksine neşeliydiler ve turistlerle iletişim kurmaktan keyif alır halleri vardı hatta hepsi iyi-kötü İngilizce öğrenmişti. Öyle ya Myanmar’da kalmış olsalardı bundan daha iyi bir hayatları olmayacaktı mutlaka.

Mülteci işinin bir başka boyutundan daha söz etmeliyim. Chiang Mai merkezindeki eğlence yerleriyle masaj salonlarında çalışmaya başlayan kabile kökenli genç kızlarla genç erkekler farklı insan profillerine ve etnisizme düşkün dünya ülkelerinden insanların ilgi odağı olduğundan bu da hatırı sayılır bir turizm girdisi sağlar olmuş.

 

Chiang Mai Gece Pazarı

UZAKDOĞU’NUN EN BÜYÜK GECE PAZARI
Biz Chiang Mai’de 2 gün kaldık. İlk gün şehri gezdik, ki özellikle akşam üstü kurulan gece pazarının büyüklüğü ve ürün çeşidi diğer Uzakdoğu şehirleriyle kıyaslanmayacak kadar muazzam. Elektronik eşyadan, süs eşyalarına, tekstile ve yiyecek-içeceklere kadar kocaman bir yelpaze de ne Arasanız mevcut. Sokaklara ve pasajlara yayılmış bu kocaman gece pazarı Chiang Mai’nin mutlaka görülmesi gereken yerlerinden. Old City’nin güney kapısından çıkıp Doğu’ya dönünce cadde boyu uzanan bir ‘food market’ ile karşılaşacaksınız, akşamları kuruluyor, burada bir şeyler atıştırabilir yahut yöresel meyvelerden satın alabilirsiniz. Bahsettiğim yiyecek-içecek pazarından yürümeye devam edip Doğu kapısı yönüne kıvrıldığınızda biraz ileride Old City’nin dışına uzanan Lori Kroh Road var. Masaj salonları ve kafeteryalarla dolu bu caddeden yürüdüğünüzde gece pazarı bölgesinin ana caddesi Chang Klan Road’a gelirsiniz. Her şey burada işte…

Fil çiftliği

HAYVAN ÇİFTLİKLERİ

İkinci gün bir taksi kiraladık (600 Baht-yaklaşık 20 dolar), sürücü genç bir bayandı, bizi yarım gün gezdirdi. Önce 30 km uzaklıktaki etnik köylere gittik. Girişte adam başı 1000 Baht (30 dolar civarı) alıyorlar. Birkaç saatimiz burada geçti, sonra bir fil çiftliğine uğradık. Burada da adam başı 1500 Baht alıyorlar. Size özel kıyafetler veriyorlar ve fillerle vakit geçiriyorsunuz, buna fillerle nehirde dolaşmak, filleri yıkamak, onlara yem vermek ve en sonunda güzel bir yemek dahil. Çiftlikten sonra zaten akşam olmak üzereydi kente dönmeyi tercih ettik yoksa etrafta yılan ve maymun çiftlikleri de var ve onlarla hangi aktivitelerin yapıldığını bilmiyorum, onları da siz keşfedin artık.

Chiang Rai‘da cadde…

HİÇBİR ÖZELLİĞİ YOK GİBİYKEN TURİST ÇEKMEYİ BAŞARMIŞ ŞEHİR: CHİANG RAİ

Chiang Mai’de geçirdiğimiz iki günün ardından rotamızı Myanmar-Laos sınırına çok yakın Chiang Rai’ye çevirdik. 3 saatlik bir otobüs yolculuğuyla varılan çok uzak olmayan bir mesafe… Chiang Rai’nin havalimanı var, Bangkok’tan uçulabiliyor, belirteyim.

Chiang Rai, Chiang Mai’den daha küçük bir yer, şehircilik anlamında dikkat çekici bir yanı yok. Merkez eski apartmanlar ve elektrik telleriyle boğulmuş halde. Bununla beraber doğası en az Chiang Mai kadar güzel. Şehrin içinden akan Mae Kok Nehri’nin etrafı yapılaşmadan korunduğu için doğaseverler için cazip, şehrin en kaliteli otelleri de burada.

Yaptığım bu kabataslak bir tarifle Chiang Rai’nin çok fazla turistik önemi olmadığını düşünebilirsiniz fakat öyle değil. Özellikle Çinlilerin epey rağbet gösterdiği bir turistik destinasyon, Avrupalılar da vardı etrafta bolca.

Peki işin sırrı ne mi?

İlginç bir hikâyesi var Chiang Mai’nin, bir sanatçının bir şehri nasıl değiştirebileceğine dair ders gibi bir hikâye.

Beyaz Tapınak (White Temple)

BİR SANATÇI BİR ŞEHRİN KADERİNİ DEĞİŞTİREBİLİR

Tayland’ın en kuzeyinde sıradan bir sınır kasabasıyken burada dünyaya gelen ve sonradan ülkenin hatta Uzakdoğu’nun en önemli ressam ve görsel sanatçısı olacak Chalermchai Kositpipat’tır o kişi. Chiang Rai’de herhangi bir Budist tapınağı olan Rong Khun depremden zarar görünce Kositpipat burasını yeni bir konsept ile yenilemek için işe koyulur. Doğduğu şehre olan minneti ve sevgisi onu bu işe yöneltmiştir. Birbirine benzeyen Budist yapıların aksine tamamen beyaz alçı ve aynalı cam parçaları kullanarak eşi benzeri olmayan bir yapı ortaya çıkarır. White Temple adını alan yapının ünü sosyal medya aracılığıyla dilden dile, ülkeden ülkeye yayılır ve bir anda kimsenin bilmediği Chiang Rai turistle dolup taşmaya başlar. Bir tapınakla kaderi değişen kentin insanları Beyaz Tapınaktan ilham alarak bu defa yine çok eski bir başka tapınağı restore ederek Blue Temple’ı ortaya çıkarırlar. Chiang Rai’nin Tayland’ın çok turist çeken şehirlerinden birisi olmasına sebep olan Bay Kositpipap’a minnet duygularını göstermek için her tarafı resimleriyle donatmışlar. Ne güzel değil mi? Darısı bizim sanatçılarımıza ve sanata önem verecek iktidarlara…

Chiang Rai merkezindeki Budist Tapınaklarından birisi…

FELSEFE YÜKLÜ TAPINAKLAR

Biz 2 gün kaldık. İlk gün önce şehri sonra White Temple ile Blue Temple’ı gezdik. White Temple 5 km. daha şehrin dışında, bir masaldan yahut fantastik filmden kalmış kadar büyüleyici. Resimleriyle dahi merak uyandırmaya yetecek tapınak, gerçekten Chiang Rai adlı sıradan bir Tayland şehrinin kaderini değiştirmeye yetmiş. 50 Baht gibi düşük bir rakamla girilen tapınağın dış tarafında küçük bir çarşı oluşmuş, tapınağı dolaştıktan sonra dinlenebileceğiniz kafeteryalarla hediyelik alabileceğiniz dükkânlar mevcut. Blue Temple ise şehrin içinde sayılır, merkezin bulunduğu nehrin batısından doğusuna geçeceksiniz sadece. Her iki tapınağın olağanüstü işçiliğine hayran kalmamak mümkün değil. İlaveten White Temple etrafında doğum-ölüm temalı bir atmosfer yaratılmış, özellikle cehennem temasının üzerindeki bir köprüden geçerek tapınağa giriliyor olmasının felsefesini tüm ruhunuzla yaşıyorsunuz.

İlaveten Chiang Rai’de tıpkı Chiang Mai’de olduğu gibi etnik köyler ve hayvan çiftlikleri var. Ayrıca nehir boyu doğa turları yapılıyor. Tapınaklar haricinde seçenekler olduğunu hatırlatmak için yazıyorum bunu. Tur acentelerinde resmini gördüğümüz bir de Black Temple var, fakat onu merak edecek vaktimiz yoktu.

Beyaz Tapınağın banyo ve tuvaletlerinin bulunduğu altın yapı…

BEYAZ TAPINAĞIN ALTIN TUVALETİ

Şimdi sıkı durun, White Temple ile ilgili muhteşem bir detaydan bahsedeceğim. Beyaz tapınağın karşısında epey büyük bir de altın renkli sarı tapınak var. İnsan ister istemez merak ediyor, hatta etrafta her şey bembeyazken bu tapınak neden altın sarısı şaşkınlığına kapılıyor. Orası beyaz tapınağın tuvaletiymiş, evet bildiğin wc, yüznumara, ayakyolu, hela, ne derseniz artık… Nasıl felsefe?

Mavi Tapınak (Blue Temple)

TAYLAND-LAOS-MYNMAR SINIR ÜÇGENİNDEKİ KASABA: MAE SAİ
İkinci gün bir taksi kiraladık ve 80 km daha kuzeydeki sınır kasabası Mae Sai’ye gitmeye karar verdik. Bunu neden istedik derseniz, Mynmar sınırı bu kasabanın ortasında, Myanmar tarafı Tachileik, Tayland tarafı ise Wiang Phang Kham. Başlangıçta seyahat programı yaparken Tayland’dan bu sınır kapısını kullanarak Myanmar’a geçmeyi hedeflemiştik fakat Myanmar bize vize vermedi, sonradan öğrendik ki aynı bölgedeki Laos gibi Myanmar’da Türkler vize vermeyi kesmiş. Elbette bunun altında yatan sebebin oradaki askeri rejimin Arakan Müslümanlarına uyguladığı zulmün Türk Hükümetince uluslararası platformlara taşınması olduğunu tahmin etmek zor değil. Aynı askeri rejim kuzeydeki yerli kabilelere de güneydeki baskının benzerini uyguladığından onlar da Tayland’a sığınmak zorunda kalmışlar. Buna rağmen Myanmar’a geçemediğimize canımız sıkıldı, keza bölgede saflığını koruyan halkalar sadece orada kalmış, Tayland yıllardır turizmle haşır neşir olduğundan köyleri ve kabileleri modern hayatın cazibesiyle çoktan özlerini kaybetmiş çünkü.

Tayland-Myanmar Sınır Kapısı ve Pazar…

MYNMAR VİZESİ SORUNU

Bu arada Myanmar vizesiyle ilgili bir uyarıda bulunayım. Biz seyahate çıkmadan evvel internetteki bilgileri kullanarak kapıdan veya elçilik sitesine girerek e-vize uygulamasıyla kolayca vize alınabileceğini okumuştuk. Vize için kalınacak otel ve uçuş bilgileri isteneceği bilgisiyle de uçak biletlerimizi ve konaklamalarımız almıştık. Programımızda Tachileik-İnle Lake ve Yangon vardı.
Yangon’dan Tayland’a geçip aynı gün Türkiye’ye dönecektik. Türkiye’den ayrılmadan birkaç gün önce Myanmar Hükümetinin web sayfasına girip e-vizeye müracaat edip, adam başı da 50’şer dolar ödedikten sonra ilk destinasyonumuz Vietnam’a uçmuştuk. Vietnam’dan Kamboçya’ya geçeceğimiz gün Myanmar vizemizin reddedildiği mailini aldık ki hiçbir sebep belirtilmemişti. Hafif bir şoka uğradığımızı ve canımızın sıkıldığını söylememe gerek yok. İnternete girip sıkı bir araştırma yapınca bizim durumumuzda pek insan olduğunu gördüm, belli oldu ki Myanmar Türklere vize vermeyi kesmiş. Fakat Laos gibi dürüst olsalar da Türklere vize vermediklerini belirtseler keşke. Myanmar şark kurnazı tüccar gibi, Türklere asla vize vermiyor ama müracaat esnasında ses etmiyor, kişi başı 50’şer Dolar ödetiyor, vize için otel-uçuş rezervasyonları yapılıyor sonra pat diye vize ret yanıtı geliyor. Ve uçuşları promosyon bilet gerekçesiyle geri alamıyorsunuz. Myanmar gözümden gönlümden düştü.

Tayland’dan Myanmar’ın Tachileik kasabasına bakış…

KUŞBAKIŞI MYANMAR

Biz tekrar Tayland’a ve dolayısıyla sınır kasabası Mae Sai’ye dönelim. Taylandlıların ticari zekâsı aynen burada da geçerli… Bu sınır kasabasına turist çekmek için cazip her türlü ortamı hazırlamışlar. Tam sınırdaki bir tepenin üzerine yerleştirdikleri Buda heykeli ve tapınağı aynı zamanda seyir terası haline getirmişler, Myanmar ve Tachileik kasabası ayaklarınızın altında… Bu tepenin eteğinde ise büyük bir
çarşı var… Turistlere cazip gelecek her türlü tekstil ürünüyle bölgeye has şeker ve tatlı çeşitleri bulunabilecek bu çarşı epey büyük. Bünyesinde bir de Çin Pazarı bulunduruyor.

Chiang Rai’de camii…

SINIR MANZARALARI

Sınır kapısı kasabanın içinde demiştik. İki tarafa gidip gelen yerli halkın ilkel taşıtlarla oluşturduğu kuyruklar görülmeye değer. Ayrıca bu sınır kapısının etrafındaki kafeteryalarda oturup sadece küçük bir derenin ayırdığı öteki kasaba Tachileik’i izlemek de zevkli olabilir.

Unutmadan, Chiang Rai’den Mae Sai’ye giderken yolda bir de Maymun Tapınağı var. Etrafta bolca maymunun dolaştığı, sarp kayalıkların düzlükle buluştuğu ilginç bir doğadaki bu tapınağı da gezdiğimizi ve beğendiğimizi belirtmezsem anlatacaklarım eksik kalır.

KISACA TAYLAND
*Benim gibi yeme içme sorunluysanız zorlanırsınız. Yiyeceklerinde alışık olmadığımız bir yağ veya baharat türü insanın iştahını peşinen kesiyor. Bunun et yemiyor olmamla ilgisi yok, makarnada da, pizzada da çorbalarında da aynı tat ve koku sızıntısı… Bir müddete sonra az yemekten mideniz küçülüyor, bir bakmışsınız kilo vermeye başlamışsınız. Bu açıdan Tayland garantili diyetisyen…

*Ülkede süt ve süt ürünleri tüketilmediği için peynire hasret kalabilirsiniz. Hele biz Türkler için peynirsiz kahvaltılar kahvaltı değildir, en iyisi yanınıza götürün.

*Ülkede tatlı kültürü de çok gelişmiş değil. Bizdeki gibi pasta, kek, börek bulabileceğiniz yerler yok, varsa da kısıtlı… Turistik çarşılarda meyveden yapılmış şekerler haricinde satın alabileceğiniz tatlı hediyelikler bulamazsınız.

*Tayland halkı Budist olduğu için büyükbaş hayvan eti tüketmiyor. Bu nedenle her yerde domuz eti var, bir de bolca böcek… Yollarda seyyar arabalarda satılan hamamböcekleri, akrepler, kurtçuklar, çekirgeler ilginizi çekmeyeceğine göre et nev’inden bir tek deniz ürünleri kalıyor.

*Tayland’ın en ucuz tarafı taksileri… İyi pazarlık yaparsanız 50 doların altında bile sizi bütün gün gezdirecek taksiler bulabilirsiniz. Biz pazarlık ettiğimiz bir taksiye 1000 Baht (30 Dolar civarı) verdik ve Bangkok’un 100 km. daha ötesindeki kanal marketlere, oradan bir başka kasabadaki içinden tren geçen sokak pazarına gittik. Aşağı yukarı 6-7 saatlik bir geziydi.

*Bangkok’taki seyyar satıcılar çok yapışkan, yolda yürütmüyorlar adamı. Fakat bahsettiğim kuzeydeki şehirlerde bir tek satıcı dahi rahatsız etmedi.

*Bangkok’ta belli başlı iki eğlence merkezi var, Patgong ve Khao San… Patgong’taki Sillom Road Bangkok eğlencelerinin kalbi, modern diskotekleri, barları ve kafeteryalarıyla dikkat çekiyor. Khao San biraz daha yerel özellikler sahip, Avrupalı turistlerin tercih ettiği bir bölge. Biz Khao San’da bir otelde kaldık, taksiler Patgong’a 200 Baht’a (7 Dolar) gidiyor.

*Patgong’un nehir tarafında Chinatown var, orası da özellikle akşam saatlerinde çok hareketli.

*Tayland’da turlar biraz pahalı. Çok seçenek olduğu için araştırılıp kıyaslanmalı. Pazarlık yapmak da mümkün… Biz Bangkok Nehir gezisini pazarlıkla kişi başı 1500 Baht’tan 700 Baht’a düşürdük.

 

Yavuz Rençberler
Yavuz Rençberler
724kultursanat.com ‘un kurucusu. Gazeteci, televizyon programcısı, iletişim danışmanı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV mezunu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülü sahibi. Mesleğinin verdiği refleks ve pratiklikle kültür sanat alanında olanları değerlendirmeye paylaşmaya çalışıyor. İçinde insan olmayan kitaba, içinde kitap olmayan insana inanmıyor. İnsanın yazılmamış sayfalarının yazılanlardan daha çok olduğuna inanıyor. İletişim: yavuz@724kultursanat.com
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 2 YORUM
  1. volkan dedi ki:

    selam hocam

    gezi notlarinizi okudum.20 temmuz 2018 de bir arkadasim mae sai kapisindan mynmar a gecis yapti.500 baht vize ucreti odedi turk pasaportu kullandi.yarim saat mynmar tarafinda kalip tekrar tayland tarafina gecis yapti. sizin e visa niz iptal olmus fakat neden kapida visa alip mynmar tarafina gecis yapmadiniz merak ettim. bende yakinda mae sai kapisini kullanicam gunu birlik giris cikis yapicam.sorun olurmu die sormak istedim size.veya siz sadece mae sai kapisindan giris yapip sadece orada kalindigi icinmi tercih etmediniz gecmeyi veya o sekildede vize vermedilermi ? cevaplarsaniz sevinirim. mail de atabilirsiniz.