Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü izlenir mi?

12.04.2021
A+
A-

Netflix’in Türk yapımı filmi Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü seyircinin beğenisini topluyor. Yılmaz Erdoğan’ın senaryosunu yazdığı filmin başrol oyuncusu Ecem Erkek…

Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü izlenir mi?

Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü izlenir mi? Yorumlar nasıl? Netflix’in Türk yapımı film daha ilk günden ilk sırada yer aldı. Netflix seyircisinin Türkiye sıralamasında en üst sıraya taşıdığı Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü hakkında gelen ilk tepkiler olumlu. Sosyal medyadan gelen yorumlara bakılırsa seyirciler filmi beğendi.

‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü’ Netflix dijital platformunun Türk yapımlarının yenisi… Filmin senaryosu Yılmaz Erdoğan’a ait. ‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü’, Yılmaz Erdoğan’ın önce tiyatro için yazdığı sonra da sinemaya taşıdığı bir film.

Netflix’te birinci sırada

‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü’ bir döneme tiyatroda damga vurmuştu. Oyununun film versiyonu, dün Netflix’te gösterime girdi. Netflix’in en yeni Türk yapımı filmi olan “Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?”, çıkışının hemen ardından Netflix Türkiye’de 1. sıraya oturdu.

Tiyatroda oyun olarak ‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü’ seyredenler, filmi için de Netflix’e akın etti. Netflix’teki yayınla birlikte ‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü’ izleyicilerden övgü aldı.

‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü’ daha önce tiyatro oyunu olarak sahnelendi.

Tiyatrodan sinemaya ‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü’

‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü’ 1999’da sahnelenmeye başlanmıştı. Efsaneleşmiş tiyatro oyunu “Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?”, Yılmaz Erdoğan tarafından askerdeyken yazıldı. İlk kez 1999’da, İstanbul’daki BKM’de sahnelenen oyun 1 milyondan fazla kişi tarafından izlendi. Tam 505 kere sahnelenen oyunun filmleşmesi fikri ilk kez 2009 yılında ortaya atıldı. Yılmaz Erdoğan bir röportajında “Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?”nün filmini yapmak istiyorum. Ciddi bir prodüksiyon. Beş dönem anlatan bir film. Gündemde ilk o var.” açıklamalarında bulunmuştu.

Oyun şimdi aynı adla Netflix’te. Senaryosunu Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı yönetmenliğini Andaç Haznedaroğlu’nun yaptığı filmde Ecem Erkek, Devrim Yakut, Engin Alkan, Merve Dizdar, Atakan Çelik, Ushan Çakır, Bülent Çolak  gibi birçok oyuncu yer aldı. Filmde Yılmaz Erdoğan da konuk oyuncu olarak rol aldı.

25 Yıllık hikaye 

Yılmaz Erdoğan filmin dijital galasında senaryoyu asker kışlasında yazdığını anlatmıştı: “25 yıllık bir hikaye bu. Asker kışlasında yazdığım öykünün buralara gelmesi heyecan verici. Daha önce bu rolü oynayan Demet Akbağ ve muhteşem ekibe selam olsun. Keşke kadınlar arasında da bir kavuk olsa… Ecem, umarım sen de başka bir arkadaşa 20 yıl sonra bu rolü devredersin. Ecem dünyanın en komik olmayan en komiği” 

Galada Ecem Erkek ise duygularını şu sözlerle anlatmıştı: “Metni o kadar seviyorum ki sarılasım geliyor. İçinde bulunduğumdan dolayı da büyük gurur duyuyorum. İlk sinema filmim. Bu film, özellikle kız çocuklarına gelsin.” 

‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü’ konusu

‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü’ konusu ilgi çekici bir hayat hikayesini anlatıyor. Neşeli, keyifli, hayata farklı açılardan bakmayı seven, hayal dünyası geniş ve pozitif bir kız olan Gülseren’in hikayesi yer alıyor filmde. Gülseren şimdi bir bakım evindedir. Yaşlanmış ve yalnızdır. Bir televizyon ekibi kendisiyle röportaj yapmak için gelir. Çünkü o kağıtları kalem kullanmadan zihninden yaptığı hesaplamalarla rakamları çarpabiliyordur… Bu da ilgi çekici bir konudur televizyon programcıları için.

Ancak Gülseren, röportaja başlamadan önce elindeki eski fotoğraf albümünden hayatını anlatmaya başlar. Doğduğu ilk günden itibaren Gülseren’in hayatı seyirciye sunulur. Bir dönem filmi de denebilir ‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü’ için. Türkiye’nin 1950’li yılları ve sonrasına dair sosyal, siyasal gelişmeler ekrana taşınıyor.

Sivri dilli ve zeka küpü Gülseren’in babası, annesi ve çevresiyle olan ‘komik’ ama bir o kadar da ‘hüzünlü’ hikayesidir ‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü’…

Filmde Gülseren’in hayatı üzerinden aslında Türkiye’nin yakın siyasal tarihi de gözler önüne serilir. Türkiye’deki değişim Gülseren’in yaşadığı konak üzerinden anlatılır.

‘Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü’ filminde Gülseren

Filmin ekrana gelmesi ile birlikte tepkiler de gecikmedi. Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, “Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü” filmini köşesine taşıdı.

Ertuğrul Özkök, filmi çok beğendiğini anlatırken özellikle Gülseren’in Yılmaz Erdoğan’la yaptığı iş görüşmesi sahnesine vurgu yapıyor. Özkök “İstanbul Sözleşmesi’nin tartışıldığı şu günlerde bir genç kızın  şahsiyetli duruşunu çok güzel anlattığı için ‘Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü’ yapımcısını arayıp teşekkür ettim” diyor. 

Özkök yazısında “Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü” için şunları söylüyor: “Önceki gece Yılmaz Erdoğan’ın o harika oyunundan sinemaya düzenlenen ‘Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü’ filmini izledim. Çok… Ama çok sevdim bu filmi ve o heyecanla daha filmin yarısında yapımcı BKM’nin yöneticisi Necati Akpınar’ı arayıp hem kutladım hem teşekkür ettim. Neden mi sevdim bu filmi:  İstanbul Sözleşmesi’nin tartışıldığı şu günlerde bir genç kızın daha okul yıllarından başlayıp şahsiyetli duruşunu çok güzel anlattığı için… Ateşböceklerinin ve hayallerinin peşinden koşan kadınların gözümde ne kadar büyüdüğünü gösterdiği için. Mizah duygusunun kişilikli bir kadında nasıl büyük bir güce dönüştüğünü ispat ettiği için. Çok eğlendirici ve harika bir senaryosu ve diyalogları olduğu için… Yılmaz Erdoğan’la Ecem Erkek’in iş başvurusu sahnesi için…  Bir de şu giderek hoyratlaşan, bayağılaşan dünyada, ateşböcekleriyle dolu yalnız gecelerin bana verdiği güzel ve romantik duygu için. Bence eve kapandığımız bu hafta sonu için ideal bir film…” düşüncesini dile getirdi.

‘Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü’ beğenilmedi de

Onur Kırşavoğlu filmle ilgili eleştirisinde “Tiyatro oyunundan senaryo anlamında bir farkı olmayan film, bazı şaheserlerin dokunulmaması gerektiğini düşünmemizi sağlıyor. Nedenlerine geçelim…” diyor… 

Onur Kırşavoğlu’nun filmle ilgili yorumu şöyle:

Film, en başta, Gülseren karakteriyle röportaj yapan sunucunun Youtube’a içerik üretmesiyle modern ve yenilikçi bir uyarlama olacak hissi vermesine rağmen, bu detaydan başka herhangi bir yenilik sunmuyor ve ezbere bildiğimiz tiyatro oyununu, bir de başka oyuncularla sinema formatında izlemek gibi dar bir merak unsuruyla sınırlıyor. Bu noktada, daha önce tiyatro oyununu hiç izlememiş ve yıllarca kullanılan diyalogları hiç duymamış insanların avantajlı olduğunu ama eski izleyicilerin bir o kadar dezavantajlı olduğunu söylemek gerekiyor. Yine, oyuna vakıf olan izleyiciler için hikayenin fazlaca eskidiğini, belki de yıllarca çok dillendirildiği için heyecanını yitirdiğini söyleyelim. Ancak, Yılmaz Erdoğan’ın 10 yılı aşkın süredir sinema versiyonunu yapmak istediğini ve bu sayede daha çok kişiye ulaşmayı hedeflediğini biliyoruz, bu açıdan da amacına ulaşacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Dönemsel olarak hikayeye yansıyan eski Türkiye panoramasının da belki yeni nesillere aktarımından dolayı Erdoğan amacına ulaşır ve bundan dolayı son derece memnun olabilir.

Yeni izleyiciler için içerik/biçim nasıl bir etki bırakabilir noktasından bakacak olursak; Göze ilk çarpan ayrıntı, hem süre, hem duygusal ton olarak fazla müzik kullanımının olması. Adeta bir yerli dizi bölümü gibi, neredeyse her sahnede yüksek volümlü bir müzik kullanımı var ve bu, yer yer konsantrasyon kaybına neden olabiliyor. Oyuncuların, belki de tiyatro oyununun etkisiyle sürekli teatral bir tonla oynaması da yine dikkat çekici bir detay olarak karşımıza çıkıyor. Bu sorunlara, geçişlerdeki sıkıntılar ve inandırıcılık sorunu da eklenince filmin gücü epey zayıflıyor. Elbette burada biraz seyirciye de iş düşüyor. Bu paragrafta bahsettiğimiz sıkıntılara, harika bir tiyatro eserini sinemaya uyarlarken, onun etkisi altında kalmak ve orijinaline zarar vermeme düşüncesi yatıyor olabilir. Bunu bir noktaya kadar anlamak mümkün ama bu baskıyı hissetmek ve izleyiciye hissettirmek yerine, oyundan uyarlanan ama tamamen yenilikçi olabilen bir anlatı benimsenseydi sorunların büyük bir çoğunluğu kesinlikle ortadan kalkardı. Seyirci, bu noktada, filmin tiyatro uyarlaması olduğundan yola çıkarak ve bu sorunları benimseyerek odağını kurarsa hikayenin içine girerek filmden keyifle ayrılabilir ama bir hayli uzun olan bazı sahneler biraz bunu engelliyor. Kısacası, oyunun altında ezilmemek için onu neredeyse kopyalayan ve bunu yaparken sinemasını eksik kuran bir yapımla karşı karşıyayız.

Hikayeyi ilk kez izleyecek olanlar için, güzel olan yanlara gelirsek, Erdoğan’ın oyununa göre her ne kadar daha bir “orta yolcu” tavır sergilenmiş olsa ve bazı esprilerle anlam kaybı yaşatmış olsa da Türkiye tarihinin bir bölümü ve dönemin aile içerisinde bile varlığı hissedilen siyasi çatışmaları senaryodan yine nasibini almış. “Kadın olmak ceza mı?” repliği üzerinden yorumlanan olaylar ve görece eğitimli ailenin kadına bakışının bile, en büyük amaç olarak evlenme üzerinden kurulması, filmin ise elbette ki Gülseren karakteri üzerinden bununla dalga geçmesi ve eleştirmesi en olumlu anlara tekabül ediyor. Erdoğan’ın bizler için eskiyen mizahı ve hazır cevap diyalog anlayışı, ilk defa karşılaşacak izleyiciler için ilgi çekici ve keyifli olacaktır. Bir de tabii, duygusal ve melankolik hikayelerin, her ne şartta olursa olsun bağımlısı olan izleyicileri Gülseren’in hikayesi biraz olsun etkilemeyi başaracaktır.

Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü izlenir mi?

Oyuncuların performanslarında da az evvel bahsettiğim kararsızlık ve baskı biraz etkili olmuş. Başroldeki bazı oyuncuların, tiyatro için yazılan diyalogları, son yıllarını tiyatro ya da skeçlerden oluşan TV programlarında geçirmelerinin de etkisiyle fazla teatral canlandırmaları, yine bir sinema filmi için bazı anlarda yapmacık sahneler oluşmasına sebebiyet vermiş. Aynı kadro, sinema filmi yerine, oyunun yeni bir versiyonunu tiyatro sahnesinde canlandırsaymış ortaya çok daha başarılı bir sonuç çıkarmış diye düşünmemek elde değil. Yakın zamanda sinema tecrübesi daha çok olan (başta Devrim Yakut) oyuncular ise dengenin kurulmasını sağlayan, daha etkili performanslara imza atmışlar.

Sen Hiç Ateş Böceği Gördün mü?, maalesef orijinal tiyatro oyununun başarısız bir kopyası olmuş diyebilirim. Kattığı yeni ya da yaratıcı herhangi bir yan bulunmamakla birlikte, kopya olduğu için orijinal versiyonun etkili yanlarını da başarıyla kullanamamış. Yukarıda belirttiğim gibi, yeni izleyiciler elbette hikayeden keyif alabilecekleri yanlar bulacaklardır ama bu versiyon, harika olan eserlere, hele ki yeni bir bakış açısı getirilmeyecekse, hiç dokunmamanın daha doğru olacağını hissettirdi.

Pelin Çite
Pelin Çite
İki yumurta kıramayıp koltuğunun altında 5 kitap taşırken, otobüste ayakta okuyanlardan. Hızlı okuma ve hızlı yazma kurslarını ortaokulda tamamlamış. ABD’de sinema eğitimi aldı. Eski film koleksiyonu yapmayı seviyor.
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. Serap Doğan dedi ki:

    Yeni nesil olarak belki tiyatro oyunlarını izleyemedik ama sadece film için yorum yapıyorum, bu film gerçekten yazıldı ve oynandı mı? Hadi yazıldı ama neden oynandı…