Bir Zamanlar Hollywood’da izlenmeli mi izlenmemeli mi

Jale Şen
Bir yanda beyaz perde öbür yanda siyah ekran. Gelsin filmler, gitsin diziler. Onun için hayat kameranın önünde yaşanır. Hayatın sahnesi kameranın önünde kurulur. O yaşananları da keyfince yazar, eleştirir, beğenir, beğenmez… İletişim: jaleshen@gmail.com

Tarantino’nun dokuzuncu filmi Bir Zamanlar Hollywood’da sinemalarda vizyonda… Yazının başlığına bakmayın siz. Elbette sinemanın kült yönetmenlerinden Tarantino’nun her filmi izlenmeli. Ancak Bir Zamanlar Hollywood’da Tarantino filmlerini daha önce izlemeyenler için ‘bir başka zamana’ bırakılacak türden.

Bir Zamanlar Hollywood’da izlenmeli mi izlenmemeli mi?

Sinema, müzik ve kitaplar…Nasıl da ayrı bir dünya değil mi? Sevdiğim yönetmenin ve oyuncunun her yeni çıkan filmini izlemek için can atmak, akabinde onlara ait ne kadar film varsa hepsini yeniden izlemek için sıraya koymak…

Her izlenen şeyle birlikte ekran karşısında yeniden yeniden tüm ‘iyi ki’lere yenilerini eklemek…

İşte bu keyif anlarıma yenisini eklemek için Tarantino’nun Bir Zamanlar Hollywood’dasını bekledim aylarca.

O Bratt, Leo ve Margot Robbie’li tanıtım videolarını defalarca izledim mesela. Filmle ilgili olan tüm tanıtım fotoğraflarını ezberledim neredeyse.

Bir Zamanlar Hollywood’da izlenmeli mi izlenmemeli mi?

Ben filmi sevmeyenlerdenim

Tarantino’nun 9. filmi olan Bir Zamanlar Hollywood’da vizyona Ağustos ayında girdi, çoktan izledik. İzlemeyen varsa da bu yazı aslında biraz da onlar için…

Filmi çok beğenen de oldu hiç beğenmeyen de. Ben ‘sevemeyenler’ tarafındayım.

Bir Tarantino sever olarak bunu üzülerek söylüyorum ama ne düşünüyorsam ve filmi izlerken ne hissettiysem söylemek isterim.

Fim 1969 Los Angeles’ında, Hippi yaşamın hüküm sürdüğü zamanlarda geçiyor. Bir zamanlar gözde ve aranan bir televizyon yıldızı olan Rick Dalton (Leonardo DiCaprio) ve onun dublörü Cliff Booth’un  (Brad Pitt) artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı film endüstrisinde yeniden var olma mücadelesi vermeleri konu ediliyor.

Sharon Tate olmasaydı da olurdu

Tarantino filmin arka planında Roman Polanski’nin eşi Sharon Tate’in ölümüne de yer veriyor.

Ama bu konuyla alakalı öyle ayrıca bir anlatım, vurucu sahneler filan beklemeyin, öyle bir durum söz konusu değil filmde.

(Charles Manson adlı bir psikopatça öldürülen Tate hakkındaki belgesellere bakın, çok çarpıcı bir hikaye. İzlediğinizde ölen kadına üzülmenin yanı sıra bu durumdan bazı endüstrilerin nasıl yarar sağladığını görüp esas psikopatın kimler olduğunu da sorguluyorsunuz aslında.)

Aslına bakarsanız Tarantino Sharon Tate’e hiç yer vermese de olurmuş.

Niye yapmış bunu onu da çok anlamadım gerçi.

Çünkü film zaten iki karakter yani Rick ve Cliff üzerinden giden bir hikayeye sahip. Tate ile alakalı olan sahnelerde eğer Roman Polanski’nin eşi olan Sharon hakkında daha önceden bir bilginiz yoksa çok da birşey anlayacağınızı sanmıyorum.

Hatta o sahneler filme gereksiz bir kalabalık vermiş. Boşa uzun sahnelerle dolmuş film. ( Tarantino beni duysa yeni Sharon da ben olurum herhalde.)

Bu gereksiz uzun ve aslında zaten gerek olmayan sahnelerin yanında Bratt Pitt ve Leonardo DiCaprio’yu izlemek, Tarantino’nun 60’lı ve 70’li yıllara ait filmlere seyirciyi taşımasına şahit olmak ayrı bir keyifti tabii ki.

Kendi filmlerine yaptığı atıflar da gülümseten ayrıntılardı. Filmin bu kısımlarında zevk almadım diyemem elbette ki.

Müziklerine hasta oldum

Aslında daha çok kurgu karakter olan Cliff ve Rick üzerinden, içine eskilere dair pek çok şeyi de alarak devam eden filmde ben en çok eğlendiren şey, sahnelerin şıklığıydı.

Kahverenginin ve canlı sarının hakim olduğu sahneler muhteşemdi.

Kostüm ve aksesuar manyağı olan beni gerçekten de deliye çevirdi o dekorlar, kostümler, aksesuarlar. Ve müziklerine de tabii ki hasta oldum.

Bizim gençliğimize ait grupları ve sanatçıları dinlemek ayrı keyifti. Fragmanlarından itibaren The Mamas And The Papas, Deep Purple, Simon & Garfunkel gibi daha pek çok sevilen sanatçının parçasına yer verilmiş.

Tarantino hayal kırıklığına uğrattı

Dekorları, kostümleri ve müzikleriyle, Trantino’nun bilindik mizahı ve diyaloglarıyla, bir yanda zengin, ihtişamlı hayatları gösterirken diğer yanda hippi yaşamına da yer vererek iyi harmanlanmış sahneleriyle evet Bir Zamanlar Hollywood’da ancak ‘hoş bir film’ olmuş diyebilirim.

Yani ‘aman çok iyi film, mutlaka izleyin’ diyebileceğim bir film olmamış. Hele ki Tarantino’nun filmi olunca beni hayal kırıklığına bile uğrattı diyebilirim. 

Aslında fazla söze ne gerek var. Filmi çekerken Tarantino’nun aklı karışıkmış. Kafası başka yerlerdeymiş hissi yarattı bende film.

Pitt’le DiCaprio’yu da, ”benim kafa gidik bari şunlar oynasın da hem adımdan hem de onların adından mütevellit izlenir” demiş sanki. 

Nerede Kill Bill, nerede Pulp Fiction, Django (harikadır bence) , Soysuzlar Çetesi…Rezervuar Köpekleri’ni saymıyorum bile.

Uzun lafın kısası Tarantino hayranları illaki izleyecek, beğenirler beğenmezler, ben beğenmedim. Fazla beklentiye girdim sanırım.

İzlemeyenlereydi bu yazım. Bence siz Tarantino’nun ilk filminden başlayıp kendinize Tarantino film haftası yapın. Bir  Zamanlar Hollywood’da’sını da ‘bir başka zamana’ bırakın.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.