Köftecideki garson ve resimdeki kadın

Yavuz Rençberler
724kultursanat.com ‘un kurucusu. Gazeteci, televizyon programcısı, iletişim danışmanı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV mezunu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülü sahibi. Mesleğinin verdiği refleks ve pratiklikle kültür sanat alanında olanları değerlendirmeye paylaşmaya çalışıyor. İçinde insan olmayan kitaba, içinde kitap olmayan insana inanmıyor. İnsanın yazılmamış sayfalarının yazılanlardan daha çok olduğuna inanıyor. İletişim: yavuz@724kultursanat.com

Şuradaki garson ve tablodaki kadın arasındaki ilişki ne olabilir ki? Kadıköy’ün çarşısında hemen herkesin lezzetini beğendiği Ekspres İnegöl Köftecisi’nde az sonra öğreneceklerim karşısında şaşkınlığa düşeceğimi bilmeden köfte söyledim.

Köfteler sıcak ve nefisti. Piyaz severim doğrusu, afiyetle yedim. Göğsünün üstündeki isimlikten adını öğrendiğim güler yüzlü garson tatlıları da sayarak isteyip istemediğimi sordu. Teşekkür ettim, istemedim.

Çay var mı?

Doğrusu çay pek sevmem ama nedense ağzımdan çıkıverdi : “Çayınız var mı” diye sordum. Orta yaşlardaki garson, -adı Barbaros- “Uzun yıllardır yemek sonrası verdiğimiz çay servisini kaldırdık” dedi. İçerideki hareketlilik fazla olduğu için detaya girmeden diğer masalara bakmaya başlayınca, çay servisinin neden kaldırılmış olabileceğini kendimce anlamaya çalıştım. Yemek sonrası genellikle çay istenir ama burada benden başka yan masalardan kimse sorup istemedi. Demek gelenlerin çoğunluğu burada çay verilmediğini biliyordu.

Garson hızlı servis yapmaya çalışıyor, aksaklıklar karşısında ise güler yüzü ve tatlı diliyle durumu kurtarmaya, müşterileri üzmemeye çabalıyordu. İyi ama bu anlattıklarımın tablodaki kadınla ne ilgisi var?

Ressam garson 

Hesabı öderken birkaç cümleyle laf lafı açtı. Önce adını öğrendiğim garsonun, soyadının da Vina olduğunu biliyordum artık. Dedesi Suat Vina ressammış, zamanında. Ellerinde 10-15 köfte tabağını aynı anda taşıyan Barbaros Vina, ben hesabı öderken hızlıca anlatıyordu:

“Bakın beyefendi –akıllı telefonu bana uzatarak- işte benim çizdiğim resimler. Bir kısmını instagram’a koydum. Lise mezunuyum. Güzel sanatlar akademisine gitmedim. 20 yıldır bu güzel restoranda garsonluk yapıyorum. Emekliliğimi de burada doldurdum. Dedemden öğrendim resim yapmayı. Beğenilmeye başlayınca da satmaya başladım. 30-35 yıldır yaptığım tabloları satıyorum. Bir keresinde hemen az ötedeki sokakta bir arkadaşımın galerisinde sergi yapmıştık. Ancak baktım ki bu ressamların dünyası benimkiyle aynı değil, ortam bana göre değil. Daha sonra sergi  de yapmadım, ortaya da çıkmadım”barbaros_vina

İşte o kadının bulunduğu “Dans” adlı tabloyla garsonun arasındaki ilişki buydu. Ancak bundan sonraki cümlelerimi okumaktan vazgeçmeyin. Asıl şaşacağımız konu lokantanın duvarlarında asılı duran tablolarda gizli…

“Senin” diyorum, “Bir fotoğrafını çekip internet sitemde yazacağım, ne dersin?”… Gülüyor ve teşekkür ediyor. Birkaç kare fotoğrafını çekiyorum bu güler yüzlü ressam garsonun. Cep telefonundan tabloları gördüğümde şaşırmıştım.

Duvarlarda ünlü eserler

Ancak garsonu ressam olan köftecide “şaşırdığıma şaşırdım” sonra. Çünkü köfteci diye girdiğimiz bu lokantanın duvarlarında Türkiye’nin at resimleriyle ünlü ressamı Süleyman Saim Tekcan’ın eserleri asalıydı. Benim oturduğum masada arkamda tabloyu gördüğüm anda “Nasıl olur?” sorusuyla başlayan onlarca meraklı soruyla devam eden şaşkınlığım sonrasında garsonun da ressam çıkması normaldi aslında, öyle değil mi?

Şimdi bunları okuduktan sonra sizden soruları duyar gibiyim: “Sahibi kim bu lokantanın? Süleyman Saim Tekcan’ın o harika tablolarını duvarlara asmak nereden akıllarına gelmişti?”

Bu soruların cevabını da başka bir yazımda paylaşacağım. Garson ressam Barbaros Vina’nın instagram üzerinden paylaştığı birkaç tablosu şunlar:

 

barbaros_vina

 

barbaros_vina

 

barbaros_vina

 

FullSizeRender (2)

 

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.