Sen Anlat-ma Karadeniz

Jale Şen
Bir yanda beyaz perde öbür yanda siyah ekran. Gelsin filmler, gitsin diziler. Onun için hayat kameranın önünde yaşanır. Hayatın sahnesi kameranın önünde kurulur. O yaşananları da keyfince yazar, eleştirir, beğenir, beğenmez… İletişim: jaleshen@gmail.com

Şiddeti anlatma biçimiyle televizyon dizileri aslında şiddeti kendileri mi yapıyor? İzleyici bir anlamda şiddete maruz mu kalıyor?

Sen Anlat Karadeniz dizisini biliyorsunuz. Geçen sezondan bu yana sevenleri gitgide artan,  zamanla Nefes’le Tahir’in aşkına, Asiye’yle Mustafa’nın arasındaki diyaloglara hayran bir kemik kitlesi oluştu dizinin.

En çok izlenen işlerin başında gelen dizi, geçen sezon ilk bölümünde ekrana getirdiği şiddet sahneleriyle gündeme oturmuş, eleştirilmişti. Şimdi yine, Çarşamba akşamı ekrana gelen 24. Bölümdeki şiddet sahneleriyle gündemde.

Dizi Neyi Amaçlıyor?

Hayatın içinde her şey var evet. İyi  ve kötü… Her dakika hatta saniye birileri birilerini öldürüyor, birileri bir başkasına şiddet uyguluyor, cinayetler işleniyor, çocuklar kaçırılıyor ve tecavüze uğruyor. Hayvanlara işkence ediliyor…Kulağa hiç de hoş gelmeyen ama gerçekte yaşanan, bildiğimiz, gördüğümüz, duyduğumuz ve hatta şahit olduğumuz bir sürü nahoş şey yaşanıyor.

Peki şimdi soruyorum; tüm bunlar için bizler ne yapabiliriz?

Kimimiz yazarak, kimimiz eğiterek, kimimiz paneller hazırlayıp konuyu gündemde tutarak, fotoğrafla, resimle, heykelle kimimiz, sorunu ortaya koyup dikkat çekmeye çalışabiliriz.

Herkes kendi alanıyla ne yapabilirse bir şekilde bunu yapmaya çalışıyor da zaten.

Yazımın konusu, Sen Anlat Karadeniz dizisinde yer alan şiddet  sahneleri… ki bu sadece ilk bölüm ve ekrana gelen bu haftaki son bölümdeki kadına şiddet değil, aslında dizide genel manada bir şiddet durumu izliyoruz.

Şiddet denince sadece kadına şiddetle kısıtlı bir durummuş gibi algılanır oldu bu konu çünkü…

Kadına şiddet durmalı mesajı

Dizide, toplumsal yara alt metniyle ‘kadına şiddet durmalı’ mesajı verilmeye çalışılıyor.

Tersi olamaz diye düşünüyorum ki dizinin yapımcısı Osman Sınav da gelen tepkilere verdiği yanıtta bunun böyle olduğunu açıklamıştı.

Fakat Sınav bu açıklamayı yaparken aynı zamanda da “şiddet sert bir şeydir” de demişti.

Şimdi burada bir durmak gerekiyor.

Evet  şiddet ‘sert’ bir şeydir, tamam. Ama bir şeyi ele alırken bunu ne şekilde ve nasıl ele aldığınız da önemlidir!

Çünkü burada ele alınan, gösterilemeye, dikkat çekilmeye çalışılan konuyu kendiniz için değil, bizler yani izleyici için ele alıyorsunuz. Bizler bunu ekranda izliyoruz.

Hem de gözümüze sokula sokula, en ‘şiddetli’ haliyle seyrediyoruz.

Eğer ekranda izlediğimiz şey bizi rahatsız ediyorsa evet bu bir yanıyla amacına ulaşmış gözükebilir… haydi bunu kabul ettik diyelim.

Ama bunun dozunun önemi yok mu?

“Bunu yaşayan kadınlar adına bu şekilde göstermeliydik” şeklinde bir açıklama da gelebilir.

Peki bu durumu her ekran başındaki izleyici ‘aynı’ biçimde mi algılar?

Amaç ‘farkındalık’ yaratmaksa burada ‘işkence gören’ bir kadın ve ona ‘işkence eden’ bir erkek var. Zincirlenmiş, kolu bacağı bağlanmış, kendinden geçmiş bir kadın, belden çıkartılan pantolon kemeri ve kanlı eller…

Hepimiz bunları gayet güzel ‘fark ettik!’

Şiddete karşı olalım derken aslında neredeyse o şiddete biz de ekran başında maruz bırakıldık!

Aklı başında olan hiçbir insan zaten bunun yanında, tarafında olmaz. Farkındalığı olana bunu tekrar tekrar yaşatmanın esasen bir manası yoktur. Amaç bu içler acısı durumun konusu olan kişinin gözünü açmaksa eğer bunun yolu da bu değildir.

Evet duymadan, bilmeden yaşayalım demiyoruz.

Elbette ki bizler bunları biliyoruz, zaten aksi ne yazık ki olamıyor! Keşke aksi mümkün olsa, bu zulüm bitse.

Bitmesinin yolu da artık her birimizin anladığı üzere bizlerin yapmaya çalıştığımız yöntemlerin hiç birisi değil. Eğer öyle olsaydı, şimdiye dek ‘şiddet’ ile ilgili yapılan onca şey (gerçi hiçbirisi yeterli değil)biraz olsun işe yarardı.

Ha hiçbir şey yapmadan, öylece oturalım mı? Tabii ki bunun cevabı da belli.

Ama zaten yaşanan, bilinen ve önüne geçilemeyen bu konuyla ilgili yazmanın, çizmenin, dizilerle gündemde tutmanın ne yazık ki belki de biraz ‘sert’ olacak ama ‘körler, sağırlar birbirini ağırlar’dan ileriye gidemediğini söyleyebilmek ve kabul etmek gerek.

Demeye çalıştığım şeyin tersini savunanlar elbette olacaktır, vardır.

Onlara da şunu sormak gerek; amaçlanan şey sonuca ulaşmıyorsa o halde bunu bu denli ‘sert’ biçimiyle izlemek gerçekte yaşananları değiştiriyor mu?

Çünkü aslında hepimiz ‘ben de farkındayım, ben de yazarak, resmederek, sözlere dökerek ya da herhangi bir başka şekilde bir şeyler yaparak konuyla ne kadar da alakalıyım, duyarlıyım’ ın arkasına saklanarak sadece kendimizi ‘rahatlatıyoruz!’

Olan bu işte…

ETİKETLER:
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.