Sibel Köklü polisiye roman

Yavuz Rençberler
724kultursanat.com ‘un kurucusu. Gazeteci, televizyon programcısı, iletişim danışmanı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV mezunu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülü sahibi. Mesleğinin verdiği refleks ve pratiklikle kültür sanat alanında olanları değerlendirmeye paylaşmaya çalışıyor. İçinde insan olmayan kitaba, içinde kitap olmayan insana inanmıyor. İnsanın yazılmamış sayfalarının yazılanlardan daha çok olduğuna inanıyor. İletişim: yavuz@724kultursanat.com

Sibel Köklü polisiye roman türünün kadın yazarlarından… Mesleği gazeteci olduğu için üç polisiyesinde de yarattığı karakter gazeteci oldu. Rüya Keskin’in maceraları devam ediyor. Maceranın dördüncü romanı yolda. Beşinci roman polisiye olmayacak. Neden mi? Sibel Köklü’nün tespitleri var.

Gazeteci arkadaşım Sibel Köklü ile önce 33. İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı’ndaki imza gününde görüştüm. Labirent Yayınları’ndan çıkan kitabını okurlarına imzalarken fazla sohbet edemedik. Asıl röportajı daha sonraki günlerde yaptık. Aynı gün gazeteci –romancı Hesna Onbaşı ile tanışmış ve yaptığım sohbeti blogumda paylaşmıştım. Hesna Onbaşı ve Sibel köklü iki kadın gazeteci ve ikisi de polisiye yazıyor. Yazımın başlığını bu nedenle ‘Polisiye romana kadın gazeteci damgası’ olarak belirledim.

Beyaz dizilerden polisiye yazarlığına 

Sibel Köklü diyor ki “Çocukluk ve gençliğim beyaz diziler ve Barbara Cartland romanları arasında geçti”. Bu cümlenin sahibi bir kadın gazetecinin polisiye roman yazması bana hayli ironik göründü.  Üstelik polisiye seri yazıyor. Rüya Keskin adında yarattığı gazeteci ile polisiye macera sevenlere 3 kitaplık bir serüven sunuyor. Kolay mı? Değil elbette.

İlk romanını 2000’de yazmaya başlamış Sibel Köklü. Neden mi yazıyormuş: “Yazmak benim için rehabilitasyon, terapi etkisi yapıyor. Günün  stresinden uzaklaşıyorum. Yazmazsam hayat bana sıkıcı gelecek.” diyor.Sibel Köklü romanları 2

İlk roman 7 yıl

İlk romanının yazım süreci  7 yıl sürmüş. Hem kendi hem de karakteri Rüya Keskin hayli ızdırap çekmişe benziyor. Düşünsenize romandaki kahramanın halini, kağıt üzerinde öylece bekliyor yaşayacağı serüveni. Ya yazar? Yazar da kahramanına yaşatacaklarını düşünmekten ya da düşünmemekten ızdırap içinde. Sonunda Rüya Keskin’i okura takdim ediyor ve şimdi üçüncü serüvenle “Aşka Vakit Yok” ile okura polisiye keyfi yaşatıyor.

İlk romanı “Yalan Dünya” adıyla 2007’de raflarda yer almıştı. “Geçmişe Kapanan Kapılar”, Sibel Köklü’nün ikinci romanı olarak 2010’da okurlarıyla buluşmuştu. Ben bu iki romanı henüz okumadım. Rüya Keskin’in maceralarının üçüncü romanını ise Sibel köklü’den imzalayarak aldım.

Gazetecilik ve yazarlık

“Gazetede yüzlerce haber yapıyorsun. Ama sadece o gün varsın. Gazetenin ömrü bir gün.  Ama kitaplar öyle değil. Daha kalıcı.” sözleriyle iki farklı mesleği, kendisinde var olan iki farklı ama iç içe geçmiş kimliği tespit ediyor. İki maddenin, fikir-düşünceden oluşturulan iki kağıt cismin durum değerlendirmesini yaparken kendi duruşuna da çerçeveye koyuyor.

Röportajın bir bölümünü video olarak izleyin. Diğer bölümlerini aşağıda sizlerle paylaşıyorum, okumaya devam edersiniz: 

Önce gazeteci sonra romancı

Son romanın ardından bazı gazetelerde, internet sitelerinde şunlar yazıldı:

Önce gazeteci, sonra romancı… Türk Edebiyatı’nın iddialı isimlerinden Sibel Köklü, bu günlerde son kitabıyla gündemde. Üstelik çok çarpıcı bir olayla. Üçüncü eseri “Aşka Vakit Yok”ta okurları, roman kahramanı polis muhabiri Rüya Keskin’le heyecanlı bir yolculuğa çıkaran Sibel Köklü, kaleme aldığı ‘asansör macerası’yla da tüm kafaları karıştırdı: “Asansörle dördüncü kata çıkıp Cemal Bey’in odası nerede diye etrafına bakındı. Daha önce hiç gelmemişti. Gazeteler plazalara taşındığından beri, kendilerini odalarına kapatan köşeciler, diğer çalışanlarla pek muhatap olmazdı. Birkaç sene önce gazetenin diğer bir köşe yazarı ile yaşanan polemik aklına geldi. Dördüncü kattaki odasına çıkmak için asansöre binen köşe yazarı, arkasından gelen birkaç genç gazeteciyi engellemiş, onlarla birlikte yolculuk etmekten imtina etmişti. Tabii herkes bu seçkinci tavır karşısında şok olmuştu. Üstelik adam eski solcu, şarkıları dilden dile dolaşan bir sanatçıydı. Pek çoğu onun şarkılarıyla büyümüş olan genç gazeteciler bu davranıştan hem utanmış, hem de adamdan nefret etmişlerdi.”

Peki “Aşka Vakit Yok”ta merak uyandıran, genç gazetecilerde yarattığı utanç ve nefret duygusunun sahibi bu eski solcu ünlü sanatçı köşe yazarı kim? Kitabı bir solukta okuyan herkesin beyninde bir isim canlanmasına yol açan, sohbet ortamlarında ‘tartışma’ çıkaran bu sır isim şimdi tüm medya dünyasında konuşuluyor. Öyle ki şu günlerde romanı elinden düşürmeyenler bu sırrı çözmek için ‘Rüya Keskin’ olmaya soyundu…

sibel_koklu_002

Rüya Keskin karakteri

Sibel Köklü, 30’lu yaşların başında cevval bir gazeteci olan Rüya Keskin’den dört roman çıkarmış. Dördüncünün yolda olduğunu belirtiyor. “Ama” diyor ve ekliyor: “Başka bir tarz denemek istiyorum.Polisiye dışında. Polisiye yazdığım sürece kahramanım Rüya Keskin. “

Polisiye edebiyatının genetiğini Sibel Köklü bozmuyor: “Polisiyede yazarlar yarattığı o kahramanla devam ediyorlar diğer maceralara”

“Türkiyede polisiye çok da fazla okunmayan bir tür değil mi? TRT’li yıllarda Komiser Colombo’nun etkisiyle belkide okur olarak polisiye türünde farklı bir çizgiye geçemedik” diyorum. Bu soru amaçlı tespitime Sibel Köklü’den gelen cümleler şöyle oluyor:

“Türkiye’de polisiye takip eden yaklaşık 5 bin kişi olduğu söyleniyor. Tabii çok az. Ama bugün gazeteler bile az okunuyor. İnternet üzerindene-kitap okuyanlar var. Popülerleşen yazarların kitapları 100 bin üzerinde satıyor. Ben 50 bin 100 bin satacağım, diye yazmıyorum. Bu türü okumayı çok sevdiğim için polisiyeyi yazmayı sevdiğim için yazıyorum. İnsanlara bunu okutabiliyor ve onlara belli bir hayali kurdurabiliyorsam ve kitabı kapattıklarında da onlarda iyi bir duygu yaratabiliyorsam benim için önemli olan bu.”

Nasıl yazıyor

Yazarların, yazım süreçlerini hep merak ederim. Daktiloda mı, bilgisayarda mı, kalemle mi yazarlar? Sibel Köklü de çağın getirdiği bilgisayarı kullanıyormuş. Ancak bilgisayarın başına yazmak için oturmanın güçlüğünü de şöyle anlatıyor:

“Bilgisayarda yazıyorum. Ama tabii yazarken bir mod yakalamam önemli. Yazmaya başlamanın bir hazırlık süreci oluyor. İşten gelip hemen bilgisayarı açıp masanın başına oturup yazamıyorum. Bir ofise gidip bugün 10 sayfa yazacağım diyenler var. Onları takdir ediyorum. Benim günde 10 sayfa ayazacağım diye kendimi kısıtlamam ya da koyduğum bir ehedef yok. Bazen  bir sayfa ya ad 20 sayfa yazıyorum. O modumla alakalı.”Sibel Köklü

Kadın yazarlar, erkek yazar ayırımına giriyorum. “Kadın yazarlar daha mı titiz? Titizlikleri daha sabırlı olduklarından mı kaynaklı?” sorularımın cevabı:

“Yazmak kesinlikle sabır işi. Elbette yetenek önemli ama sabrı olmayan yetenekli birinin 250 sayfayı yazması da çok zor. Kadınlar daha sabırlı ve daha titizler.”

Kadın polisiye yazarları

Dünya polisiye tarihinin en önemli ismi Agatha Christie, kadın bir yazar. Türkiye’de okurlar onun açtığı yolda erkek polisiyecilerin dışında, kadın polisiye yazarına da aşina. Eğer Agatha Christie olmasaydı, okurlar Türk kadın polisiye yazarlarına bu kadar kolay alışırlar mıydı? Tuhaf bir merak benimkisi. Merak işte. Sibel Köklü kendisini ortaya koyarak bu merakımı gidermeye çalışıyor:

“Gazeteci olduğum için polisiyeye yöneldim. Gazeteciliğe polis muhabiri olarak başladım. Pek çok olayı gördüm inceledim. Adliyede ya da olay yerinde… O dünyayı, polisiye dünyasını gördüm. Belki o nedenle bu türe yaklaştım. Polisiyenin içinde suç unsurları, cinayetler; öldürme daha çok Türkiye’de erkeklerin işlediği suçlar. Erkeklerin egemenliğindeki suçlar bunlar. Türkiye’de kadınlar kolay kolay cinayet işlemiyor. İşliyorsa da ya töre ya namustur sebebi. Geçerli bir denedeni vardır. Öldürdüğü de yakınındaki bir tanıdığıdır.”

Aşk romanı ve kadın yazarlar

Araya giriyorum: “Suçu işleyen erkekler olduğu için sanki yazacak olan da erkekler gibi geliyor. Kadınlar daha çok aşk romanı yazarlar gibi”

“Ama artık kadınlar evinin dışında. Artık sokakta dışarıda bu tür şeyleri görüyorlar. Suçu işleyen erkek olunca bunu gören kadın daha iyi yazıyor. Daha iyi algılıyor karşıdan bakınca belki de…” sözleriyle de Sibel Köklü tespitini yapıyor.

Gazeteci arkadaşım Sibel Köklü’nün son romanını kitapçılarda diğerlerini de internet üzerinden satış yapan kitap sitelerinden bulabiliyorsunuz. Alın okuyun. Polisiyeli günlerinize genç güzel gazeteci Rüya Keskin’in maceralarını katın.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.