Buket Uzuner Hava ile geleneklerimizi hatırlatıyor

Hava adlı romanı ile Buket Uzuner, geleneklerimize derin bir yolculuğa çıkarıyor okuru. Roman, Hava, Su, Toprak, Ateş dörtlemesinden biri.

Buket Uzuner Hava ile geleneklerimizi hatırlatıyor

Buket Uzuner Hava ile geleneklerimizi hatırlatıyor. Aşağıda okuyacağınız röportajda diyor ki “Hatırlamak iyidir. Özellikle o sırada sahnede pembe bir geçmiş yaratarak yeni kuşaklan manipüle etmek iste-yenler varsa gerçek geleneklerimizi mitolojiden yararlanarak hatırlamak önemlidir diye düşünüyorum.”

Buket Uzuner’in Hava adlı romanı “Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları” başlığı ile Everest Yayınları’ndan çıktı. 

Buket Uzuner’le yeni romanını Cumhuriyet Kitap ekinden Gamze Akdemir konuştu.

Gamze Akdemir’in söyleşisi

Buket Uzuner’in yeni romanı “Hava”; Tabiat Dörtlemesi ‘Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları’ Serisinin üçüncü halkası.

Marmara Denizi ile sembolleşen “Su” ile başladığı, Türk Şamanizmi’nin evrensel değerleri eşliğinde Hititlerin merkezi Anadolu’ya, Çorum’a yol aldığı “Toprak” ile devam ettiği dörtlemesinin bu halkasında yazar, okurları Kayseri ve Kapadokya’ya götürüyor.

Defne, Umay Nine, Kumru, Sahaf Semahat, Hacker Karaca ve Ertuğrul Amca, Ayperi, Güneş ve Şakitle çıkılan yolculukta; gazeteci Defne’nin soruşturmaya konu olan yazısı ‘Neden nükleer enerji değil?’in; psikolojik, etimolojik, mitolojik kıssadan hisseleriyle, onu yargılayan düzenin çarklılarını çözümlüyor Uzuner.

HATIRLAMAK ÖNEMLİDİR 

Toprak romanınıza ilişkin söyleşimizde; Tabiat Dörtlemesi’nin esin kaynaklarını, Kamanlık geleneğini, insanoğlunun tabiata ihanetini, parçaladığı simbiyotiği, Tabiat Ana Umay’m torunu olan Anadolulu çiftçi-köylü kadınları, Kutadgu Bilig’i, “kısaca her toplumun efsaneleri o toplumun ruh durumunu anlatır” diyen psikomitolojiyi konuşmuştuk. Tabiat Dörtlemesi’nin üçüncü romanı Hava, yine psikomitolojik öğeler taşıyor. Okuru bu kez nelerin beklediğini sorarak başlayalım mı söyleşimize?

Buket Uzuner – Psikomitoloji, ‘Tabiat Dörtlemesi’ni yazmaya başlarken öğrenip amatörce çalışmaya başladığım alanlardan biri. Her toplumun mitolojisiyle o toplumun ruh durumu ve ruh sağlığının ilişkisini inceleyen bu bilim dalı ve madem bana sordunuz; bence kendimizi anlamak konusunda kültürümüzün mitolojisi inanılmaz zengin yerlerle dolu. Hava romanında, iklim değişikliğine yol açan betonlaşmadan fosil yakıtlara, birçok hastalığa yol açan kirli enerji atıkları, kadın ve bebek bezleri dahil tek kullanımlık plastik tüketimi gibi konulara karşı toplumsal duyarsızlığı ilgisizliğimizi ön plana çıkarttım.

Buna karşılık kadim Kam geleneğimizde binlerce yıl insanı tabiatın sadece küçük bir parçası kabul eden inancımızla çevreye son derece saygılı, birbirine yardım etmekten gocunmayan, ihtiyacından fazlasını tüketmeyen insanların torunları olduğumuzu mitolojimizden kesitlerle hatırlatmaya çalıştım.

Hatırlamak iyidir. Özellikle o sırada sahnede pembe bir geçmiş yaratarak yeni kuşaklan manipüle etmek isteyenler varsa gerçek geleneklerimizi mitolojiden yararlanarak hatırlamak önemlidir diye düşünüyorum. Hava, bir roman olduğu için bunları bir hikaye içinde anlattım, gazeteci Def-ne Kaman ve eczacı-şifacı anneannesi Umay Nine de bana yardım etti. Psikomitolojiyi merak edenlere Psikiyatrist Bilgin Saydam’ın Deli Dumrul’un Bilinci kitabını okumalarını özellikle öneririm.

HAYAL ETMEYİ, UMUDU VE HİKAYELERİ HEP SEVECEĞİZ

Romanda söylenceler ve rüyalar ile bilim ve çevre arasında kurduğunuz hattı anlatır mısınız?

Buket Uzuner – Eskiden sihir denen bazı şeyleri, günümüzde bilim bize nedenleriyle açıklamaya başlayınca; durup dinliyor, okuyor, ciddiye alıyoruz artık. Böylece yüzlerce yıldır cehaletimizden yararlanan şarlatanlardan kurtulup gönül gözümüzün de ak-lımızla direkt iliş-kisi olduğunu kavrıyoruz. Duygusal zekanın anlamını kavramaya başlıyoruz.

Beynimizin nasıl çalıştığını gelişen teknoloji sayesinde daha iyi anladıkça rüyalarımızın altında yatan arzu ve korkuları da ciddiye almaya, onları farklı görmeye başlıyoruz.

Bir gün insan beyninin ve gezegenin tüm sırlarını çözebiliriz ancak buna rağmen biz insanlar hayal etmeyi, umudu ve hikayeleri hep seveceğiz. Rüyalardan sırlar çözmeye, gökteki yıldızlara isimler vermeye ve eski söylencelere kuyruk takıp yeniden anlatmaya doyamayacağız.

Artık bilimle inancın, bilinçle bilinçaltının düşman olmadığını öğrendik. Bana gelince, ben sadece bunları hikaye eden romanlar yazıyorum, diyebilirim.

Romanda işinden koyulan aktivist gazeteci Defne Kaman, bir yazısı nedeniyle mahkemelik olmuş durumda. Bu günün Türkiyesi’nde neredeyse biyografik bir roman denecek benzerlikler var Hava’da. Anlatır mısınız?

Buket Uzuner – Fantastik ya da bilimkurgu romanları dahil tüm sanat eserleri yazıldıkları/yapıldıkları çağın yansımalarıyla parlar. George Orwell 1984 romanını şimdi 2054 diye yazsaydı özü aynı kalsa da orada bizim şimdiki zamanımıza dair izler hemen hissedilecekti.

Hava romanının asıl karakteri gazeteci Defne Kaman da böylece gazeteci-lerin bugün yaşadığı talihsizliklerden nasibini alıyor. Tazminat ödenmeden ve nedeni açıklanmadan bir e-postayla işinden atılan Defne Kaman’ın durumu, eğer on beş yıl öncesinde yaşansaydı, bu olay günlerce konu olur, hak aramak için hukuka başvurulurdu.

Şimdi ise bu durum sadece “kötülüğün sıradanlığı” denecek bir vak’ayı adiye sayılıyor. Bir roman, dünyayı değiştiremez ama hem etik vahşetleri başkasına ait bir hikaye içinde daha sakince gözler önü-ne serebilir hem de tarihe not düşer. Ayrıca söz uçar, yazı kalır.

Buket Uzuner’in çalışma odası

UMAY NİNE KONTROLÜM DIŞINDA! ÇOK SEVİLİYOR

İliklerine dek işlemiş Kam geleneğiyle Haya’yı daha olgun, daha demli bir merkezde konumlayan Umay Nine, okuma boyu bir kelebek etkisi yaratıyor. Umay Nine tam bir rol model roman kişilerine değil mi? 

Buket Uzuner  – Eczacı Umay Bayülgen, 1950’lerde eczacılık okumuş bir Cumhuriyet kadını. Ailesinin köklerinde Anadolu’da yaşayan çoğumuzunki gibi bilge şifacı kadınların hamuru, geleneği ve eli var. O, bilimsel eğitimiyle edindiği farmakoloji bilgisini, ot-bitki şifacılık (fitoterapi) birikim ve de-neyimiyle birleştiren modern bir şifacı. insanları yargılamayan, iyiliğin bulaşıcı olduğuna inatla inanan ve mücadeleci bir kadın.

Torunu Defne Kaman’ı da kendisi gibi yetiştiriyor. Defne ve Umay âdeta bir adalet ve iyilik takımı gibi insanların yardımına koşuyor. Romanda onlara Şifa bulmak için gelenler arasındaki bazı kişiler, kendi gelişimlerini yaşayarak olgunlaşıp iyileşirken, birer ulak gibi kendileri de iyilik yapanlara yardımcı karakterlere dönüşüyor.

Sahaf Semahat, Komiser Ümit ve Hacker Karaca gibi… Ben bunları yazarken hemen hepimize hem Anadolu kültürüne sımsıkı mayalanmış bilge ninelerimizi hem de bugünlerde çok ihtiyaç duyduğumuz çözüm seçenekleri üreten huzurlu sığınak karakteriyle Umay Nine’nin ünü gazeteci Defne Kaman’ı geçti.

Kontrolüm dışında Umay Nine!.. Çok seviliyor. Kadim Kam geleneğimizde tabiat tanrıçası, bereket ve doğum sembolü olan Umay Ana’dan esinlenerek yazdığım karakter nedeniyle bebeklerine Umay adı koyanlar var. Yayın evimizde de iki bebeğe Defne adı verildiğini biliyorum.

Romanın yiğit kadınlarından biri de Gevher Nesibe Sultan. Onun roman-daki yerini anlatır mısınız?

Buket Uzuner – Dünyanın ilk tıp okullarından birini ve müzikle tedavi sunan şifahaneyi Kayseri’ye ta on üçüncü yüzyılda kuran Selçuklu kadın sultanı Gevher Nesibe, adını unuttuğumuz çok değerli bir tarihi değerimiz.

Ona sahip çıkacağımıza ne yapmışız? Şifahanenin kapısından adını silmiş, şifahaneyi Selçuklu Medeniyeti Müzesi yapmış, kapıdaki saç örgüleriyle gülümseyen narin büstünü de kaldırıp atmışız.

Gevher Nesibe Sultan’ı unutturmaya, gölgelemeye çalışanlara karşı en önce Kayserili kadınların sesi çıkmalı. Gevher Nesibe en önce onların, sonra hepimizin şifacı ninesi.

Başka bir ülkede olsa paralara resmi basılır, adına uluslararası sempozyumlar düzenlenir, milli değer olarak anılır.

Onu Hava romanının en ortasına yerleştirerek hem hayranlığımı dile getirmek, hem sahip çıkmak hem de bu romandan sonra “kadının adını” ve onurunu iade için kadınların bu konuda el ele vereceğini umuyorum. Kadınlara ancak kadınlar destek veriyor çünkü.

SATIR ARALARINA. UMUT İŞARETLERİ GİZLEDİM

Nükleer enerjiye karşı çevre mücadelesine davet eden, yalnızlaşan, içe kapanan, kefaret ödeyen insanlığa dikkat çeken; kadını yok sayan eril zihniyet ve ensest gibi toplumsal yasalarla yüzleştiren Hava, sıkılı bir sol yumruk gibi. Hiç karamsar değil umutlu; aksine kararlı. Bu bağlamda Havanın hatta Tabiat Dörtlemesi’nin özünde şimdilerde azalan umutların hâlâ canlı olduğunu söyleyebilir misiniz?

Buket Uzuner – Kurgu sanatı, ütopya ve distopya dâhil birçok olasılığa açık, muhteşem bir olasılıklar dünyası sunar yazarlara. Edebiyat tarihçileri, korku ve distopya romanlarının barış dönemlerinde daha fazla yazıldığını söylüyor.

Karamsarlığa yatkın bir kişiliği olan benim gibi bir yazarın Toprak ve Hava romanlarının satır aralarına umut işaretleri gizleyişini belki ileride benzer bir bağlamda inceleyen araştırmacılar da çıkar? Umut konusu, yüzyıllarca felsefecilerin ve hekimlerin, sonra psikologların ilgisini çeken bir kavram olmuştur. İnsana ne para-pul ne de şan-şöhret; hiçbiri umut kadar büyük itki, motivasyon sağlamamıştır.

Umut için fakirin ekmeği dense de haklıların mücadelesinde umut en önemli enerji kaynaklarındandır. Tarih, umutlarını akıl, bilgi ve dayanışmayla besleyenlerin kazandığı sürpriz zaferlerle dolu. Yine tarihteki en güzel kaybedenler daima mücadele ederek kaybedenler.

Haklı ve adil davalar için hile yapmadan mücadele edenler her zaman vardı, daima olacak. Yeter ki gezegenimiz, Tabiat Ana ona ettiğimiz ihanetlerin bedeli olarak insan türünü silip atmasın dünyadan.

İşte artık hem tabiat, gezegenimiz hem de etik değerlerimiz için mücadele ettiğimiz bir tarihin içinde yaşıyoruz. Hepimize akıl, sabır ve sağduyu diliyorum. Haklı olduğunuz bir konuda mücadeleden vazgeçmek, yaşarken ölmeyi kabul etmektir.

Dörtlemenin son kitabı Ateş’te bir-kaç cümleyle bizi neler bekliyor?

Buket Uzuner – Ateş, hepimiz için farklı kavramları çağrıştırıyor ancak ışık, aydınlık, aydınlanma, bilgi sembolleri tüm dün-yada ortak ateş imgeleri. Ateş bilgidir, ışıktır, nurdur. Benim için bunlara ek olarak ateş; aşk ve isyandır.

 

Editör: Serdar Tunatürk

Yavuz Rençberler
Yavuz Rençberler
724kultursanat.com ‘un kurucusu. Gazeteci, televizyon programcısı, iletişim danışmanı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV mezunu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülü sahibi. Mesleğinin verdiği refleks ve pratiklikle kültür sanat alanında olanları değerlendirmeye paylaşmaya çalışıyor. İçinde insan olmayan kitaba, içinde kitap olmayan insana inanmıyor. İnsanın yazılmamış sayfalarının yazılanlardan daha çok olduğuna inanıyor. İletişim: yavuz@724kultursanat.com
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.