Seksenler seyirci istedi yeniden çekilecek

Sayım Çınar
Kitap dünyasının nabzını tutuyor. Yazar ajanı. Edebiyatımıza yeni yazarlar kazandırıyor. Aynı zamanda tam bir gezgin. Dünyayı gezmeyi, yeni kültürler tanımayı seviyor. Sinema, film festivallerinin vazgeçilmez isimlerinden. İletişim: sayimcinar@gmail.com

Türk televizyonlarının dizi tarihinde adını unutulmazlar arasına yazdıran Seksenler dizisinin yeni bölümleri çekiliyor. Dizide Butik Ali rolünde izlediğimiz Hakan Bulut ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Seksenler dizisi seyirci istediği için yeniden çekilecek. Son haftalarda televizyon dünyasında en çok konuşulanlar arasında Seksenler dizisinin yeniden çekileceği konusu gündümde. Seyircilerden gelen istek üzerine dizinin yeni bölümleri çekilecek.

Seksenler dizisi biteli iki sene oldu. Dizi o kadar sevildi ki tekrar bölümler halinde ekrana geliyor ve yine keyifle izleniyor.

Seksenler dizisiyle ününe ün katan Butik Ali karakterini canlandıran Hakan Bulut ile buluştuk ve samimi bir röportaj ortaya çıktı. Televizyonun kült dizisi Seksenler dizisinin yeni bölümleri Eylül ayında ekrana gelecek. Diziyi nasılsa izlersiniz.

Şimdi Butik Ali ile yaptığımız keyifli söyleşiye buyrun. 

Seksenler dizisinin Butik Ali’si ile keyifli bir söyleşi…

Sayım Çınar – Türk televizyonlarında kült dizilerinden olan Seksenler ile seni tanıdık. Bu dizi ile evlere girdiniz. Dizinin yeniden çekilme sürecini anlatır mısın? 

Seksenler 2017 Mayıs sonu gibi bitmişti. Dizinin son bölümün üzerinden iki yıl geçti. bu sürede hem yayıncı kuruluş TRT’nin, hem de özel bir kanal olan 360’ın eski bölümleri sürekli ekrana getirmesiyle dizi çok izlendi. Hafızalarda daima taze kaldık. Seyirciden pekçok dizinin yeniden çekilmesine yönelik istekler geldi. Seksenlerin yeniden çekilmesi, seyircinin isteğiyle oldu. 

Sayım Çınar – Dizideki Butik Ali karakterini özledin mi?

Özlemem mi, elbette çok özledim. Butik Ali’nin hayata bakışı, kıyafetleri, tarzı, aşkı… Butik Ali karakterini gerçekten çok severek oynadım.

Hatta dizinin çekimleri sürecinde Butik Ali karakterile özdeşleşmeye de başladım. Gerçekte benimle ilgisi alakası olmayan bir tip ortaya çıkardım. Ama 6 sezon boyunca Butik Ali karakterini oynayınca artık ben bile onu seyretmeye başladım. Özlemişim gerçekten.

Sayım Çınar – Sokakta sana ‘Butik Ali’ diye seslenenler oluyor mu? 

Elbette oluyor. Dizi biteli iki yıl oldu. Ancak o kadar sevilmişiz ki, sokakta bana Butik Ali diye sesleniyorlar. Halbuki bu karakterin dışında da başka film ve dizilerde rol aldım. Ama Butik Ali belli ki akıllarda kalmış. 

Sayım Çınar – Oyunculuğa nasıl başladın? 

Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde ilk kez sahneye çıktım. Oyunculuğa burada başladım. Rasim Öztekin’lerden, Peker Açıkalın’lara, Özgü Namal’lara hatta ses tiyatrosuna kadar uzanan birçok oyuncu çıkaran köklü bir kuruluş. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 2 senelik bir tiyatro okuluydu. Böylelikle 2001 yılında bu tiyatro okuluna başlamış oldum.

Hakan Bulut, seyircinin diziyi çok sevdiğini anlatıyor.

Sayım Çınar – Dizilerde, filmlerde oyunculuk yapıyorsun. Tiyatroda çocuk oyunlarında oynuyorsun. Sinemadaki ilk filmin hangisiydi? 

Sinemaya ‘Nefes: Vatan Sağolsun’ filmi ile başladım. Ardından Mandıra Filozofu ve diğer filmler geldi. 

Sayım Çınar – Sahne ve kamera önündeki hayatın devam ederken eğitim sürecin nasıl gerçekleşti? 

Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde bir zaman sonra asistan oldum. Daha sonra Halk Eğitim Merkezi bana resmi görevler verdi. Anadolu Liseleri olsun, başka okullar olsun hoca olarak gönderdi. Seçmeli ders olarak eğitimci kimliğim ilk o zamanlar başladı. 2008 yılında Maltepe Üniversite’sine burslu olarak giriş yaptım ve 2013 yılında mezun oldum.

Sayım Çınar – Pekala sen sahnede çok canlı bir oyuncusun. Yani oynarken hissediyorsun, yaşıyorsun… Çok teatral değil, çok inandırıcısın. Oyunculuk daha çok bilgiden ziyade doğal olmayı gerektiriyor. Bu tezi savunuyor musun?

Tabii, biz sahneye çıktığımızda seyirci bizim rol yaptığımızı biliyor. Bunun farkında. Zaten rol yaptığını biliyorken, “a rol yapıyor” demesine gerek yok. “Ne kadar doğal oynuyor, ne kadar gerçek oynuyor…” Gerçekten de seyircinin “bildiğimiz kapıcı gibi, esnaf gibi, satıcı vb. gibi oynuyor” demesi benim için önemli. Evet o yüzden bu tezi savunuyorum. Tabii ki de teknik anlamda eğitim aldık, her şeyi öğrendim, öğrettim de. Ama buna bir fark getirmek gerekiyor. Sadece teknik oynamak yerine dediğin gibi doğal oynamak gerekiyor.

Sayım Çınar – Türkiye’de dizi oyuncuları şöhret olunca dengelerini biraz kaybediyorlar. Daha sonra bir çöküş dönemi yaşanıyor. Bu işte sürekli olmanın kuralları var değil mi? Örneğin sen bu işi nasıl başarıyorsun?

Kuralları var mı tam bilmiyorum ama elbette ki yöntemleri var. Şöyle söyleyebilirim, ben zaten tiyatrodan geldim. Tiyatroyla başladım olaya. Tiyatro beni buralara kadar getirdi. Sinema olmasa, dizi olmasa ki olmadığı zamanlar da oldu ben yine tiyatro yaptım. Bence yöntemim bu: sevdiğim işi yapabilmek.

Sayım Çınar – Pekala sen usta isimlerle çalıştın. Örneğin Ali Poyrazoğlu. Ali Poyrazoğlu’ndan daha çok ne öğrendin? Ali Poyrazoğlu hakkında onun öğrencisi olarak neler söyleyebilirsin?

Ali Poyrazoğlu hakkında birçok şey söyleyebilirim… Konservatuvar ikinci sınıf öğrencisiyken benim hocamdı. İlk dersime girdi ve ders sonunda bana şunu söyledi: “Nefes: Vatan Sağolsun filminde oynayan çocuk şu anda bu okuldaymış. Şu anda burda mı?” dedi. “Buradayım hocam” dedim. “Sen bekle” dedi. Ve böylelikle eğitim sürecimin Ali Poyrazoğlu dönemi başladı. Ne kadar ilerici görüşlü olduğunu, ne kadar entelektüel olduğunu, ne kadar hayat üzerine müthiş çözümlemelerde bulunup, bunları yorumlayıp öğrencisine nasıl dersler verdiğini o dönemde anladım. Rahmetli Bülent Kayabaş’tan da çok şey öğrendim.

Sayım Çınar – Her şeyden önce eğlenceliler değil mi? (gülüşmeler)

İnanılmaz eğlenceliler… Ali hocayı tanımayan insanlar belki dışardan soğuk, biraz ukala bulabilirler ama adam kendini o kadar çok geliştirmiş ki başka bir evreye ulaşmış. Birazcık da ukalalık yapsın tabi. (gülüşmeler).  Aslında öyle bir insan değil. Ustamdır diye söylemiyorum muhteşem bir insan. Çok şey öğretti bana. Her oyuna geldiğimde kitaplar getirdi, kitaplar verdi.

Sayım Çınar – Oyuncu, karakteriyle kendini içselleştirme aşamasında, o rolü yaşamak için özel bir çaba sarf ediyor. Vişne Bahçesi’nde Lopahin’i oynamak için bir çiftlikle çalışmak gerekiyor sanırım… Şimdi dönemsel oyunları bir tarafa bırakalım da örneğin sen Nefes: Vatan Sağolsun’da bir askeri oynadın. Nasıl bir hazırlık süreci geçirdin?

O filmin çekimleri 2 sene sürdü. 2 sene boyunca bizi birer asker gibi eğitime tabi tuttular. Gerçekten çok erken saatlerde uyandık, nöbetler tuttuk, ranzalarda uyuduk… Yönetmenimiz oynarken doğaçlama yapmamıza da izin verdi. Bu sayede kendimizi özgür hissettik. Özellikle bir karakter yaratma sürecim olmadı çünkü durumu anbean yaşadım. Asker gibiydim.

“Her şeyden önce kendimle barışık biriyim”

Sayım Çınar – Şimdi oyuncuların güzel bir şansı var. Bir terapiste gitmelerine gerek kalmıyor… Sürekli bir sorgulama içindeler. Hayata daha farklı yerlerden bakıyorlar. Kendi yaptığın işin avantajlarını düşündüğün zaman diğerlerinden kaç sıfır öndesin? (gülüşmeler)

Güzel soru. Bazı oyuncular terapiste gidiyorlar. Giden birkaç arkadaşım var.  Onları da bu alana katarsam sanırım beş sıfır öndeyim. (gülüşmeler).  Her şeyden önce kendimle barışık biriyim. Hepimizin stresli zamanları, depresyona girdiği zamanlar mutlaka oluyor ama içinden çıkabilme çabasını kendimde görüyorum. Bunun için herhangi bir terapiste ihtiyaç duymuyorum. Bir hata yapıyorsam bir daha o hatayı yapmamaya çalışıyorum. Kendimi bazı konularda düzenli görüyorum. Kişisel olarak da, eşya olarak da düzenli biriyim. Duygusal olarak da bir düzen sağlamaya çalışıyorum. Duygularımı kontrol etmeye çalışıyorum.

“Hiç aşık olmadım”

Sayım Çınar – Peki sence dünyanın en büyük acısı aşk acısı mı yoksa insanların dramı mı?

Ben mesela aşk acısı diye bir şey bilmiyorum. Yaşadığımı hissettiğim dönem oldu ama o değilmiş. Onun farkına vardım.

Sayım Çınar – Peki hiç aşık olmadın mı?

Olmamışım Sayım. Nedenini bilmiyorum… Açıkçası olmayı istiyorum ama. Dediğim gibi olduğumu sandığım dönemler yaşandı fakat aslında olmadığımı anladım. Şu terapist olayına tekrar dönecek olursak bu sebepten gidebilirim ama. (gülüşmeler)

Dizide pazarlaması Butik Ali karakteriyle Hakan Bulut izleyici tarafından çok sevildi.

Sayım Çınar – Biz ilişkilerden kaçıyor muyuz? Son zamanlarda sanki erkekler daha çok bir poker oyunu oynuyorlar. Kadınlar da aşkın tüm hallerini özel yaşıyorlar. Sevgiyle yaşanan ilişkileri kadınlar savunuyor genelde. Erkekler de poker oynuyorlar. Buna katılıyor musun?

Katılıyorum. Erkekler pokerin hastası. Ne zaman bir masa varsa o masaya otururlar ve o yolda devam ederler. (gülüşmeler).

Sayım Çınar – Peki sen bir taraftan yurt dışında da oyunlar oynuyorsun. Türk oyuncuların daha çok rahat ettiği şehirler var. Örneğin Berlin’e gidiyorsun… Başka nerelere gidiyorsun?

Almanya’nın birçok şehrinde oyun oynadım. Bizim “İyi Kötü Çirkin” diye bir oyunumuz var. Bu oyunu Eylül’de Amsterdam ve Rotterdam da oynayacağız.  Zaten bizi televizyondan bilen gurbetçiler sağ olsunlar salonları boş bırakmıyorlar. Avrupa’da tiyatro yapmak çok hoşuma gidiyor…

Sayım Çınar – Pekala oynadığın filmlerin/oyunların müzikleri de senin ilgini çekiyordur. Örneğin film müzikleri denildiğinde aklına hangileri geliyor?

Ağır Roman’ın film müziklerini çok severim. Ayrıca bizim Seksenler’in soundtrack albümü yapılmıştı… O albümde bir tane parça seslendirmiştim. (Ersan Erdura – Çocuk Gözler).

Eşkıya filminin müzikleri de hoşuma gider. Hababam Sınıf keza öyle. Melih Kibar albümleri…

Sayım Çınar – Seksenler ne zaman geri dönüyor?

Eylül ayında başlayacak.

Sayım Çınar – Pekala senin yeni seçildiğin bir film var, ondan bahsetsene biraz?

Tabii. “Nasipse Olur” filmi. Bu filmi Haziran-Temmuz zamanlarında çekeceğiz. Bir sıkıntı olmazsa Eylül’de de Seksenler’e tekrar başlayacağız. O yüzden şu anda sinema benim için güzel oldu. Haziran sonu – Temmuz başı en azından çalışıyor olacağım. Açıkçası boş durmayı pek sevmiyorum.

Sayım Çınar – Son olarak şunu sormak istiyorum. Sen coşkulu bir insansın. İçinde sanki katledilmiş bir duygu var. Seni dramda da izledim, komedi de izledim. Oyunculuğuna yoğunlaşıyorsun. Seni izlerken hep bir coşkunluk gözlemledim. Bu coşkuyu neye bağlıyorsun? Ya da her şeyi bir tutkuyla, istekle yapmanın getirdiği kaynak nedir?

“Seyircinin ‘on parmağında on marifet var’ demesi hoşuma gider”

Hani çok bilindik bir söz vardır ya. “Değişmeyen tek şey değişimdir” diye. Benim de bir şeyleri değiştirmem gerekiyor… Aynı şeyleri, aynı şekilde oynayıp insanların “bu hep aynısını oynuyor” demesini istemem. O yüzden kendimi sürekli geliştiriyorum. Seyircinin hakkımda “on parmağında on marifet var” demesi daha çok hoşuma gider. Bir oyuncu her şeyi oynayabilmeli.

Sayım Çınar – O zaman şunu söyleyebilir miyiz, sanatçı dediğimiz insan cinsiyetsiz olmalıdır?

Evet, öyle görünüyor… Sonuçta herkesi canlandırması gerekiyor. Bir sanatçının zaten en başta entelektüel olması lazım. Dünya görüşünün açık olması lazım. Hiçbir şeye bir fobisi olmaması lazım. Evet, o söylediğin istek, bende ki yapma arzusu. En iyisini yapabilmek için çabalamak…

 

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.