Cesur’un okuduğu kitap Körburun
Cesur ve Güzel dizisinde son hafta ekrana Körburun adlı kitap geldi. Hikmet Hükümenoğlu’nun kitabı Cesur’un başucundaydı. Cesur ve Güzel dizisindeki kitap diziyle ironik bir bağ içeriyor.
Cesur’un okuduğu kitap Körburun, diziyi izleyenlerin dikkatini çekti. Son dönemde televizyon dizilerinde edebiyatın çeşitli alanlarına yer veriliyor. Kimi zaman bir şiir, kimi zaman bir kitap olarak edebiyatla izleyicinin arasında bağ kuruluyor. Bu hafta Star TV’de yayınlanan Cesur ve Güzel dizisinde de edebiyat ve kitap vardı. İzleyicilerin heyecanla izlediği maceralı dizide Cesur’un odasında, başucunda Körburun adlı kitap duruyordu.
Kıvanç Tatlıtuğ ve Tuba Büyüküstün’ün başrollerini paylaştığı dizide macera gün geçtikçe karmaşık hale geliyor. Dizide Cesur’u Kıvanç Tatlıtuğ oynuyor. Tuba Büyüküstün ise Sühan rolünde.
[colored_box color=”red”]KIVANÇ TATLITUĞ’UN OKUDUĞU ŞİİR ilginizi çekebilir[/colored_box]
Dizi babasının öcünü almaya yemin etmiş genç adamın hikayesini anlatıyor. Babasının mallarını ve sonunda da canını alan adamın burnunu dibine kadar girer Cesur. Bunu yaparken de o adamın kızı olan Sühan ile yakınlaşır.
Gelişen olaylar Sühan’ı bir akşam Cesur’un odasına getirir. Odada yalnızdır. Merak içinde etrafı incelerken, komidinin üzerinde duran kitabı eline alır. Körburun adlı kitabın içindeki ayraçtaki notu okur. Kitabı biraz inceler ve tekrar yerine koyar.
Cesur ve Güzel’deki kitabı yönetmenin özellikle seçtiği aşikar. Çünkü Hikmet Hükümenoğlu’nun yazdığı Körburun adlı kitaptaki macera ile Cesur ve Güzel dizisi arasında ironik bir bağ bulunuyor.
Cesur’un odasındaki, baş ucundaki kitap neyi anlatıyor? Körburun adlı kitap üç kuşağın aşklarını, hırslarını, düş kırıklıklarını anlatıyor.
Körburun kitabından biraz alıntı yapalım:
Birazdan güneş doğacaktı. Uyuyan cırcırböcekleri uyanacak, yorulanlar uykuya dalacak, insanlar yataklarından kalkıp kahvaltı masasına geçecekti. Yıldızlara bakılırsa bulutsuz, rüzgârsız, ılık bir gün olacaktı. Önce uzaktan düdük sesi duyulacaktı, sonra şehir hatları vapuru, yosunların kokusunu kabartan köpükler çıkararak iskeleye yanaşacaktı. İçi her zamanki gibi çay ve mazot kokacaktı. Halatlar atıldıktan birkaç dakika sonra hemen toplanacaktı; vapur Körburun’da çok beklemeyecekti çünkü Seher’den başka yolcusu olmayacaktı büyük olasılıkla.”
Körburun, hem uzak hem yakın bir ada… Sapa, içine kapalı ama bir o kadar da yakınındaki anakaranın uzantısı. Kuşaklardır gözden ırak, ağır akan yaşantısı aslında hiç yabancısı olmadığımız bir öykü anlatıyor bize. Eski, “ah ne güzel komşularımız” ile geçen günlerden gittikçe kendi içine kapanan, içine kapandıkça da kendi kurallarındaki dayatmacılığın sertleştiği bir yaşamın adım adım örüldüğü Körburun’da gürültülü şeyler hakkında susulur, günlük sesler ise uğultuya dönüşür.”
Editör: Cem Cengiz Yarar