Kader Can’ın metni de sahnesi de başarılı
İzlemekte geç kaldığım “Kader Can” BAM İstanbul’un sahnelediği ikinci oyunu, birincisi “Sen İstanbul’dan Daha Güzelsin”.
Kader Can, Murat Mahmutyazıcıoğlu’nun yazıp yönettiği, Deniz Karaoğlu’nun oynadığı 90 dakikalık soluk soluğa izlenen tek kişilik bir performans. Bu sezon bitebilir, izlemeyenler kaçırmasın derim.
Kader Can’ın üzerinden toplumsal bakış
Kader Can 20 yaşında, annesiyle yaşayan, ortaokuldan terk, rap yıldızı olma hayalleri olan bir semt delikanlısı. Kurslarla büyüyen çocuklardan değil.
Ne spor kurslarına, ne sanatsal kurslara, ne de iyi bir okulda eğitim alsın diye dershanelere gönderilmiş. Çocuğunun adam olması için askere gitmesini bekleyen ailelerin çocuklarından.
Kader Can’ın da isyanı var, meselesi var. Bu isyanını rap müzikle ifade etmeye çalışır.
Hayatında hiç kitap okumamış, sokağın verdikleriyle büyümeye çalışmış bir karakter. Kullandığı kelime sayısı, hayata bakışı ya da ideolojisi mahallesinin öğrettikleri kadar.
“Babalar ölür, sonra çocukları…
Bulut ölür, yağmur olur, insan ölür,
Toprak olur, rüzgar eser, kaya olur…
Bundan da çok güzel rap olur.”
Kader Can, mahallesinden çıktığında hayatın farklı diliyle karşılaşır. Asker olmak için gittiği Ankara’da annesinden, sevgilisinden uzakta yeni insanlar tanır. Kader Can’ın annesi ve sevgilisiyle arasındaki çatışma, askerde başka kişilerle de devam eder.
Bu çatışma kültürel farklılıktan ve askerlikteki kıdem durumundan kaynaklanır.
Kader Can bir yönetmen tiyatrosu
Murat Mahmutyazıcıoğlu “Kader Can” oyununda akıcı, sade bir dil kullanmış. Metindeki bu akıcılık ve sadelik, karakterin kültürü ve birikimiyle örtüşüyor. Karekter, öyle büyük laflar etmez, bizi derin düşüncelere sokacak cümleler kurmaz.
Kader Can’ın enerjisi ve duyguları sevimli yaramaz bir çocuğu çağrıştırır. Kader Can, kendini seyirciye sevdiriyor ve inandırıyor. Bu da yazarın çok iyi bir gözlemci olduğunun kanıtıdır.
Kader Can oyunu bir yönetmen tiyatrosu. Murat Mahmutyazıcıoğlu bir sahne dili oluşturmuş diyebilirim. Dekor kullanımı, oyunculuk ve sahne geçişleri yönetmenin kendine ait bir üslubu olduğunu söylüyor.
Oyun, sandık boyutunda bir yükselti üzerinde geçer. Oyunun dekoru da sadece bu yükseltidir. Bu yükseltinin etrafında bir dönüş geçen zamanı, her köşesi ayrı bir mekanı anlatır. Geleneksel tiyatromuzdan meddah oyuncusunun bir sandalye üzerinde anlatısını sunması gibi “Kader Can” da hikayesini bu yükselti üzerinden anlatır.
Ödüllü oyuncu Deniz Karaoğlu’nun yüksek performansı
Deniz Karaoğlu 2019’da aldığı ödülleri sonuna kadar hak ediyor. Doksan dakika soluk soluğa bir performans izliyoruz. Oyunun ilk on dakikasında ter içinde kalan oyuncu, tempoyu hiç düşürmeden doksan dakikayı tamamlıyor.
Bu kadar yüksek enerji seyirciyi yorar mı diye düşündüm ama karakterin yirmi yaşında ve rap müzik hayranı olduğunu hatırlayınca, bu temponun gerekli olduğuna yönetmen gibi ben de inandım.
Deniz Karaoğlu’nun beden dili, mimikleri, farklı karakterlere geçişi, yöresel ağızları dozunda yapması alkışı hak ediyor. Oyuncunun dili ve hareket ritmi rap müzikle bağdaşıyor.
Deniz Karaoğlu, oyun boyunca pek çok karakteri oynar. Bazen Anne olur, bazen sevgili, bazen bir taksici, bazen bir asker … Bütün bu karakterleri bir bakışla, bir duruşla, sesteki minik bir ton farklılığıyla yapar.
Başarılı metin başarılı sahne
Oyunun hareket düzenini sağlayan Gizem Bilgen’i tebrik etmek lazım. Bu kadar dar bir alanda bize oyunun her saniyesinin farklı bir mekanda oynanmış gibi hissettirdiği için.
Kader Can, oyununun ışıkta Utku Kara, kostüm, dekor, görsel danışman olarak Erdi Eralp Ugur ve müziklerde Ah! Kosmos imzası görüyoruz.
Kader Can başarılı bir metin ve başarılı bir biçimde sahneye konmuş. Şunu da unutmayalım yazar Kader Can’ın arka cebine “Küçük Prens” kitabını iliştirmesi başarılı bir metafordu. Kader Can bu sezon bitebilir, seyretmeyeler kaçırmasın derim.