Yazar ve şairlerin takıntıları

08.04.2021
A+
A-

Yazarların, şairlerin tuhaf takıntıları olduğunu biliyor muydunuz? Elbette herkesin takıntısı olabilir. Ama o edebiyat tarihinin sayfalarında başköşelerde yer alan isimlerin takıntılarını okuduğumda ben küçük dilimi yuttum…

Yazar ve şairlerin takıntıları edebiyatseverlerin ilgisini çeken konulardan biri. Ben yıllar önce Balcaz’ın tam bir kahve tutkunu olduğunu okuduğumda ilk anda şaşırmadım. Ancak yaşamı boyunca 50 bin fincandan daha fazla kahve tükettiğini okuduğumda Balzac’ın ‘kahve tutkunluğunun’ aslında belki de bir takıntı olduğunu düşünmeye başladım. 

Okuduğumuz o kült eserlerin yazarları, şairleri nasıl da ilginç takıntılara sahipler. Ben birkaçını sizlerle paylaşmak istedim. Tamam, Balzac tam bir kahve tutkunuymuş. İyi ama sadece kahve mi onun tutkusu? 

Balzac kahve tutkunu

Fransız yazar Honore de Balzac unutulmaz eserleri kahve tükete tükete yazarken, onun yazma disipliniyle ilgili dikkatimi çeken bir detay var. Buna takıntı denemez belki. Olsa olsa yazar disiplini diyebiliriz belki. Ama yine de ‘takıntı’ çerçevesine de asılabilecek bir davranış da aynı zamanda…

Balzac her gün mutlaka belirli sayfada yazarmış. O gün ‘şu kadar yazacağım’ der ve kafasındakini uygulamadan da masadan kalkmazmış. Yani Balzac, dünya edebiyat tarihine bıraktığı klasik eserlerini inatçı ve takıntılı bir şekilde yazarmış, dersek yanılmış olmayız. 

Sıkı durun asıl beni şaşırtanı paylaşayım. Balzac’ın günlük olarak belirli miktarda yazma takıntısı o haldeymiş ki… Hedeflediği sayfa sayısına ulaşamadığında kalan eksik sayfaları diğerlerinden kopyalayarak dolduruyormuş. İşte bu takıntının dik âlâsı…

Yazar ve şairlerin takıntıları okuyanı şaşırtıyor.

Cahit Sıtkı kendisini çirkin bulurmuş

Şiirleriyle ezber dünyamda yeri olan Cahit Sıtkı Tarancı kendisinin çirkin olduğunu düşünürmüş. O da tıpkı Ahmet Haşim ve Reşat Nuri gibi kendisinin çirkin olduğu takıntısı nedeniyle içine kapanık yaşamış. Aslına bakarsanız bu takıntısı edebiyat tarihimiz için de ‘iyi ki öyleymiş’ denilecek bir ‘güzellik’ olarak tarihte yerini almış. Tarancı’nın şiirlerindeki yalnızlık duygusu, kendisini çirkin hissetmeseydi böylesine güçlü olarak ortaya çıkar mıydı? Cahit Sıtkı’nın ‘çirkinlik’ merkezinden çıkan yalnızlık duygusu şiirlerine ve hayatına ölüm korkusu olarak yansır… Karamsarlık ve hoşnutsuzluk bu yüzden eserlerine karakter olarak yapışır. 

Ayakta onaltı saat

Percy Bysshe Shelley…. On dokuzuncu yüzyıl İngiliz şairlerinden. Onunla ilgili yaptığım okumalar sırasında öyle bir şeye rastladım ki, inanamadım. Shelley’in okuma tutkusuna hayran oldum. Günde tam on altı saat hem de ayakta durarak biri bana kitap oku dese herhalde ‘çıldırmış olmalısın’ der ve terslerdim. Ama Shelley ayakta tam onaltı saat okurmuş. Okumak bir tutku elbette, takıntı ‘ayakta’ olması.

Schiller’in çürük elma takıntısı

Ünlü Alman filozof, şair ve dram yazarı Johann Christoph Friedrich von Schiller’in takıntısı biraz mide bulandırıcı gelebilir. Masasında çürük elma bulundururmuş. Evet, doğru okudunuz. Schiller, masasında çürük elma bulundurmaya bayılırmış. Öyle ki çürük elma masada öylece durmazmış. Ara sıra eline alır koklarmış da… Belli ki şairi o çürük elma, çok daha farklı bir bağlama götürüyordu. Kokuların düşünce ve hayal dünyasını etkiledi biliniyor. Shelley de o çürük elma kokusuyla kendisini bir ormanda, yapraklar arasındaymış gibi hissedermiş.

Çürük elma takıntısından daha az dikkat çekse de Schiller’in yapmaktan keyif aldığı bir şey daha varmış. Banyoda su içinde yazmaya bayılırmış. O dönemki küveti gözünüzün önüne getirin ve Schiller’in elinde kanıt kalem… Hayali bile tuhaf. 

‘Eldivensiz çıkmam abi’

MFÖ grubunun ünlü sesi Mazhar Alanson’un dile pelesenk olan ‘şapkasız çıkmam abisi’ gibi Hüseyin Rahmi Gürpınar da  ‘eldivensiz çıkmam abi’ diyenlerdenmiş. Hüseyin Rahmi, yaz kış farketmez daima eldivenlerini ellerine geçirdikten sonra sokağa adımını atarmış. Bu da tam bir takıntı! O yıllarda hangi salgın vardı, Hüseyin Rahmi muhakkak bir salgın nedeniyle bu takıntıya sahip olmuş olabilir. Düşünsenize bugün biz koronavirüs için maske ve ilk başlarda eldiven…

Hüseyin Rahmi, hastalık korkusu nedeniyle eldiven kullanırmış.

Ama onu diğer edebiyatçılardan ayıran en büyük özelliği ise eline tığ alıp örgü örmesi. Bir erkeğin eline şiş ve yün alması bile tuhaf iken, o tığ işi yaparmış. Öyle ki Avrupa‘dan örgü modelleri getirip takke örer ve onları giyermiş. 

Yeni kıyafet ve yakasında çiçekle

Alexandre Dumas, yeni elbiseler giyip, bir de yakasına bir çiçek taktıktan sonra başlarmış yazmaya. Romanını bitirmeden evden çıkmamak için ayakkabılarını ve çalışma odasının anahtarını hizmetçisine verirmiş.

Bernard Shaw, evinin bahçesine yaptırdığı bir kulübede yazmış tüm eserlerini.

Tolstoy’unki gibi beyaz gömlek 

Tevfik Fikret’in takıntısı ise şemsiye ve buzlu su. Ünlü şair dört mevsim buzlu su içermiş ve sokağa da asla şemsiyesiz çıkmazmış. Ben önce yağmur korkusudur diye düşündüm. Ardından ise o şemsiyeyi göz göze gelmek, karşılaşmak istemediği kişilerden kaçmak istediğini öğrendiğimde ‘işte bu da takıntı’ dedim. Tevfik Fikret’in bir başka takıntısıysa  beyaz gömleklermiş. Neden mi? Çünkü çok sevdiği Tolstoy‘u kendisine örnek almış. Tevfik Fikret de tıpkı Tolstoy’unkilere benzer gömlekler giyermiş.

Bunlar onun tuhaf takıntıları deyip geçelim. Ama Tevfik Fikret’in öyle bir takıntısı var ki! Bu takıntısına hayran olmamak mümkün değil. Eşi anlatmış: “Arkadaşlarından hep sağ tarafında yürümelerini isterdi, sebebi sorulduğunda, kalbinin üzerini gösterip, ‘orada Nazime var” Yok böyle bir aşk, sevda… 

Paulo Coelho yazabilmek için boşandı

Peki ya Paulo Coelho’ya ne demeli? İnsan daha rahat ve verimli yazmak için hiç eşinden boşanır mı? Boşanmış! Boşanmış ve küçük bir kasabaya taşınmış. 

Sezai Karakoç’un fotoğraf takıntısı

Ülkemizin önemli düşünür, şair ve yazarlarından biri olan Sezai Karakoç’un en ilginç takıntısı fotoğraf çektirmeyi istememesi ve bundan özellikle kaçınmasıydı. Günümüze ulaşan fotoğrafları, ise onun haberi olmadan çekilmiş fotoğraflarıdır.

Sabahattin Ali’nin diksiyonu

“Kürk Mantolu Madonna”, “Sırça Köşk”, “Değirmen” gibi eserlerin ünlü yazarı Sabahattin Ali’nin ise diksiyon takıntısı vardı. Konuşan kişinin söylediği sözcük yanlış ise hemen düzeltirdi.

Charles Dickens morg seviyormuş

Victoria devrinin en iyi romancısı olarak kabul edilen Charles Dickens da birçok takıntıya sahip olan yazarlardandı. Takıntılarından biri boş zamanlarını kimsesizler morgunda geçirmekti. Yazar, morgda vakit geçirmenin ona ilham verdiğini düşünüyordu. Dickens’ın bir diğer takıntısı ise yatağının yönünü her daim kuzey kutbuna doğru çevirmesiydi. Eğer yatağı bu yönde değilse asla uyuyamıyordu. Sağlam bir hayvan sever olan yazarın evi, Ali Baba’nın çiftliğini aratmayan cinstendi. Evinde iki kuzgun, yedi köpek, bir kedi, bir kanarya ve bir midilliyle birlikte yaşıyordu. Dickens, “Grip” adını verdiğini kuzgununa öyle düşkündü ki öldüğünde onu gömmemiş, doldurtup çerçeve ettirerek duvarına asmıştı. Yazarın bir diğer takıntısı ise eserlerini yazmaya, her daim yeni elbiseler giyip yakasına bir çiçek taktıktan sonra başlamasıydı. Bununla da kalmayıp romanını bitirmeden evden çıkmamak için ayakkabılarını ve çalışma odasının anahtarını da hizmetçisine verirmiş.

James Joyce’un yazma ritüeli

İrlandalı yazar James Joyce’un en büyük takıntısı; eserlerini mutlaka yatağında, yüzüstü, büyük mavi kalemiyle, beyaz giysiler içinde yazmaktı. Yazmak onun için bir ritüeldi. Bunların biri eksik olsa asla yazamazdı. Joyce’un bu takıntılı yazma ritüeli, içinde hiç kelime tekrarı ve isim tamlaması olmayan 500 kelimelik tek bir cümle yazmasını da sağlamıştır.

Virginia Woolf ayakta yazarmış

İngiliz feminist, yazar, romancı ve eleştirmen Virginia Woolf manik-depresifti. Ancak yaşadığı dönemde henüz kimse bu rahatsızlığı bilmiyordu. Çevresindekiler onun deli olduğunu ve sık sık nöbetler geçirdiğini söylermiş. Woolf’un en ilginç takıntısı çok sevdiği kız kardeşi Vanessa’nın resim yaparken ayakta durmasından feyz alarak birçok yazısını ayakta yazmış olmasıdır.

 

Ayfer Gürbüz
Ayfer Gürbüz
Edebiyat ve şarkılar onun için hayatın ta kendisi. Romanlara vurgun. Şarkılara sürgün. Kitaplardaki ruhların, şarkılardaki notaların peşinde. Aynı zamanda iki de evladın… İletişim: alesperler@gmail.com
YAZARA AİT TÜM YAZILAR
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.