Kuşlar Yasına Gider romanındaki türküler

Yavuz Rençberler
724kultursanat.com ‘un kurucusu. Gazeteci, televizyon programcısı, iletişim danışmanı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV mezunu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülü sahibi. Mesleğinin verdiği refleks ve pratiklikle kültür sanat alanında olanları değerlendirmeye paylaşmaya çalışıyor. İçinde insan olmayan kitaba, içinde kitap olmayan insana inanmıyor. İnsanın yazılmamış sayfalarının yazılanlardan daha çok olduğuna inanıyor. İletişim: yavuz@724kultursanat.com

Hasan Ali Toptaş’ın son romanı Kuşlar Yasına Gider türkülerle dolu. Roman okurlarına türkülerle sesleniyor. O sayfaları inceleyip, o türküleri sizlerle paylaşıyoruz. İşte Kuşlar Yasına Gider türküleri.

Kuşlar Yasına Gider romanındaki türküler Hasan Ali Toptaş’ın kültür hayatımıza kattığı büyük bir zenginlik oldu. Roman dalında birbirinden eşsiz eserler üreten Hasan Ali Toptaş, yaşadığı toprakların derin kültürüne bağlılığını Kuşlar Yasına Gider romanında ortaya koyuyor.

Kuşlar Yasına Gider romanında türküler var. Türkü sevdalılarının yakından tanıdığı ancak genç neslin isimlerini dahi duymadıkları türkücüler ve türküler var Kuşlar Yasına Gider romanında.

Şimdi bu cümlelerden sonra Kuşlar Yasına Gider romanında türküler konusuna çok da kafa karıştırmadan, romandan bazı alıntılar yaparak girelim. Aynı zamanda romandaki türküleri de dinleyelim.

Kuşlar yasına gider türküsü de var

Hasan Ali Toptaş’ın son romanı Kuşlar Yasına Gider türkülerle dolu. Kaldı ki romanın adı da bir türküden alınmış. Okuduğumuz romana o ismi veren nedir? Okur olarak genellikle romanın içinde arar dururuz. Merak ötesinde bir dedektif tutkusuyla bazen o romana ismini veren cümleyi ya da ifadeyi, rengi, esintiyi yakalamaya çalışırız.

Doğrusu, Kuşlar Yasına Gider romanını okuduğumda ilk bakışta bulamadım. Romanın içinde “kuşlar yasına gider” ile ilgili ne bir cümle bir ipucu yakalayamadım. Ta ki romandaki türküleri yazmayı düşünene kadar.

Hasan Ali Toptaş’ın hayatı mı?

Romanı okurken yazarın sık sık türkülerle okura bir iz sürdürdüğünü ama bu izlerin ne olduğunu merak ettim. Romanın başkahramanı da bir yazar. Kimi tartışmalara göre anlatıcı-başkahraman Hasan Ali Toptaş’ın kendisi. Kendi hayatından izleri veriyor okura. Ben de bu bakışa yakın duranlardanım. Ancak bir şartla. Romanın başkahramanın adı yok. Tek bir yerde bile geçmiyor. Anlatıp duruyor.

Kahramanımız Denizli’nin Çal ilçesinden. Ankara’da yaşıyor. Bir yazar. Romanları var. Hatta bir romanının adı “Sonsuzluğa Nokta” ironik bir şekilde dilleniyor. Diğer romanlarından da kalın çizgili izler görüyoruz Kuşlar Yasına Gider’de. Yani romandan bize konuşan kişi sanki Hasan Ali Toptaş hissine kapılmamak mümkün değil. Yazarın yarattığı karakter aslında bir parça da kendisi bu romanda.

Kuşlar Yasına Gider romanına isim veren türkü 

Kuşlan Yasına Gider türküsü var, dedim yukarıdaki koyu renkli başlıkta. Evet varmış. Benim için ayrı bir anlamı ve geçmişime yolculuk sağlayan bir türküyü keşfettim bu roman sayesinde. Hasan Ali Toptaş, romanın girişinde bir türküden iki dizeyi yazmış “Bu yol Pasin’e gider / Döner tersine gider” ve eklemiş Ardahan türküsü, diye.

Romanı okuyup bitirdikten sonra, içindeki türküleri yazıp, okurlarla paylaşmayı istediğim anda elbette ilkin bu türküyü dinleyecektim. Türküyü dinleyip sözlerini okurken, dondum kaldım. Heyecanlandım. Çünkü romana adını veren cümleyi bu türküde buldum. Türkünün sözleri aşağıda. Ancak beni asıl heyecanlandıran ve geçmişe götüren başka bir söz daha vardı türküde. Önce Kuşlar Yasına Gider romanına isim kaynaklığı yapan türkünün sözlerini okuyalım:

Bu dağlar kömürdendir

Geçen gün ömürdendir

Feleğin bir kuşu var

Pençesi demirdendir

 

Hadi leyli leylanı

Mevlam yazmış fermanı

Ya al canım kurtulam

Ya ver dere dermanı

 

Bu yol Pasin’e gider

Döner tersine gider

Şurda bir garip ölmüş

Kuşlar yasına gider

 

Hadi leyli leylanı

Mevlam yazmış fermanı

Ya al canım kurtulam

Ya ver derde dermanı

 

Bir at bindim başı yok

Bir çay geçtim taşı yok

Burda bir yiğit ölmüş

Yanında kardaşı yok

 

Hadi leyli leylanı

Mevlam yazmış fermanı

Ya al canım gurtulam

Ya ver dere dermanı

Kuşlar Yasına gider türküsü 

Arif Sağ ve Belkıs Akkale “Şu dağlar kömürdendir / Geçen gün ömürdendir” bir diğer ifadeyle Kuşlar Yasına Gider türküsünü birlikte seslendiriyor:

Kuşlar Yasına Gider romanına isim veren türkünün yöresi Ardahan-Hanak. Hanak, yılın belli zamanında dağda Atatürk’ün gölgesinin belirdiği yemyeşil bir memleket parçamız. Ben askerliğimi Ardahan’da yaptım. Yedek subay olarak bir yıl boyunca Ardahan’daydım. Doğrusu ben de türkü severim. Ancak “kuşlar yasına gider” sözünü herhangi bir türküden hatırlamamak da kendime kızmama neden oldu. Türkünün girişinde “Bu dağlar kömürdendir / Geçer gün ömürdendir” sözlerini okuyup, dinlediğimde ve bu türkünün Ardahan türküsü olduğunu öğrendiğimde geçmişe yolculuğum başladı.

Türkünün sözleri geçmişe götürdü 

Askerlerimizle her sabah yaptığımız koşuda elbette yorulanlar oluyor, o yorgunlukla ortaya laf atanlar, espiri yapanlar… Doğrusu o iklimde (-dokuz ay kış, üç ay yaz, yazın ikisi ayaz biri beyaz- Ardahan’ın iklimi için söylenen tekerleme böyleydi) askerleri belli durumlarda motive etmek gerekiyordu. Bir sabah askerlerden biri “bir gün daha yedik şafaktan” diye bağırdı… Diğeri ise hala unutamadığım ve o günden sonra dilime iyice dolanan “Geçti, geçti, ömürden geçti. Geçen gün ömürdendi” cümleleri kurmuştu. Benim hafızamdan hiç silinmeyen o ana dair bu cümleler, benim en sevdiğim yazarlardan olan Hasan Ali Toptaş’ın romanının adının izini sürerken yıllar sonra karşıma çıktı. Ardahan-Şavşat kara yolunda kar üstünde yaptığımız koşular geldi durdu gözümün önüne.

Bu cümlelerle birlikte, Kuşlar Yasına Gider romanıyla ilgili yazdığım ilk yazıyı aşağıdaki kutucuğu tıklayarak okuyabilirsiniz.

Kuşlar Yasına Gider kapak fotoğrafı – Bu yazı ilginizi çekebilir

Kitabın kapağındaki fotoğrafın nerede çekildiğini de merak ediyordum. Ardahan türküsüyle birlikte fotoğrafın nerede çekildiğini de keşfettim. Daha ilk gördüğümde Kars-Ardahan civarında çekilmiş olabileceğini düşünüyordum. “Bu yol Pasin’e gider / Döner tersine gider” türkü sözlerinden sonra yürüdüğüm izler artık kapak fotoğrafının da Nuri Bilge Ceylan tarafından orada çekildiğini bana tam olarak düşündürüyor.

Adını bir türküden alan romandır Kuşlar Yasına Gider. Hasan Ali Toptaş, okurla roman arasındaki ilişkiyi ‘okuma eylemi’ ile sonlandırmıyor. Kitap-okur ilişkisi kapakla ve romanın ismiyle sürüyor. Kitap kapağındaki fotoğrafın sırrı… romanın isminin sırrı… Romanı okuduktan sonra çözülebiliyor ancak.

Buna benzer bir okur-roman ilişkisi Orhan Pamuk tarafından da yapılmıştı. Kırmızı Saçlı Kadın romanında da böyle bir ilişki gerçekleşiyordu. Bununla ilgili de bir yazıyı okurlarla paylaşmıştım. Aşağıdaki kutucuğu tıklayarak o yazıyı da okuyabilirsiniz.

Kırmızı Saçlı Kadır roman kapağındaki sır – Bu yazı ilginizi çekebilir

Kuşlar Yasına Gider türkülerle dolu 

Kuşlar Yasına Gider türkülerle dolu bir roman. Hasan Ali Toptaş, kişisel hayatında türkülerle belli ki hayli haşır neşir olmuş bir yazarımız. Sevdası türkü olmayanın, okurlara türkü sevdasını anlatabilmesi ne kadar mümkün olabilir ki? Bulduk Usta, Muharrem Ertaş, Çekiç Ali, Zaralı Halil, Hacı Taşan, Fatma Türkan Yamacı, Talip Özkan, Nezahat Bayram, Seha Okuş, Neşet Ertaş, Bekçi Bakır, Erkan Oğur, Kazancı Bedih, Okan Murat Öztürk, Enver Demirbağ, Nida Ateş var türkü dolu sayfalarda.

Romanın başkahramanı Ankara ve Denizli arasında sık sık mekik dokur. Babası hastadır. Baba Denizli’nin Çal ilçesinde yaşamaktadır. Kahramanımız ise Ankara’da… Bir baba oğul ilişkisini okuyoruz. Romanla ilgili daha detaylı bir inceleme yazısı yazacağım. Ancak buradan türkülerle ilgili bakış yaptığımda Hasan Ali Toptaş’ın kültür hayatımıza bu yönüyle çok büyük katkı sunduğuna inanıyorum. Genç nesil, bu roman aracılığıyla gerçekten türkülerimizin kült isimlerine ulaşacak, tanışacaklar. Birbirinden değerli ve güzel türkülerle buluşacaklar. Kuşlar Yasına Gider romanı sadece bu yönüyle bile okur-roman ilişkisinin sürekliliğini sağlıyor. kendi adıma söyleyeyim romana adını veren o türküye her dinlediğimde Kuşlar Yasına Gider romanı hafızamda canlanacak.

Avluda bağlıdır yiğidin atı 

Romanın 71’inci sayfasına geldiğimizde ilk türkü karşımıza çıkıyor. Tam da bu türküyle birlikte romanımızın başkahramanını hep takip edecek olan o beyaz at beliriyor. Kitaptaki o satırları okuyalım: “Direksiyonun başında dikkatim dağılıp gitmesin diye ben de arabanın radyosunu açmış, o an karşıma çıkıveren Seyit Çevik’ten “Avluda bağlıdır yiğidin atı” türküsünü dinliyordum. Kemandaki tavrından ve genizden geliyormuş gibi görünen o şişkin avurtlu, esmer sesinden ötürü seviyordum Seyit Çevik’i, Hiç kuşkusuz Bulduk Usta’nın, Muharrem Ertaş’ın, Çekiç Ali’nin ve Hacı Taşan’ın genişlettiği topraklardan çeşitli rüzgarlar getirdiği ve bu rüzgarları sesinin avlusunda gezdirdiği için de seviyordum. Bu yüzden kimi vakit onu dinlerken, buustaların seslerini de işitiyormuşum gibi geliyordu bana ve böylece gönlümün dağlarına soylu bir geleneğin şavkı vuruyordu.”

Seyit Çevik’in söylediği “Avluda bağlıdır yiğidin atı” türküsü romanın sayfalarından işte şimdi karşımızda duruyor. Dinleyebilirsiniz:

Kuşlar Yasına Gider romanındaki türküler Seyit Çevik – “Avluda bağlıdır yiğidin atı” 

 

Zaralı Halil’den İtikadın Tam Tut türküsü 

Kuşlar Yasına Gider romanındaki türkülerinden biri de Zaralı Halil’e ait. Romanın 91’inci sayfasından okuyoruz: “Sivrihisar’dan Afyon istikametine dönüp de Aşağıkepen Köyü’ne yaklaştığımda, insanın içini yakıp kavuran bir sesle İnce Halil “İtikadın Tam Tut” türküsünü söylüyordu. O türkünün “İnsan dediğin bir tek yapraktır” dizesiyle başlayan ikinci kıtasına gelmişti ki, yolun solundaki kavaklar hışırdadı birden.”

 

Şu Karşıki Dağda Kar Var Duman Yok türküsü 

Kuşlar Yasına Gider romanındaki türküler arasında Fatma Türkan Yapıcı’nın söylediği “Şu karşıki dağda kar var duman yok” adlı türkü de bulunuyor. Romanın 117’inci sayfasında bu türkü şu cümlelerle yer alıyor: “Bayat’ı geçip küçük tepelerin arasından yukarıya, Köroğlu Beli’ne doğru tırmanmaya başladığımda artık Hacı Taşan yorulmuş, bağlamasını Dinek Dağı’na yaslayıp hayalimde Yirik Yaşar’ın meyhanesine gitmiş, sırayı da “Şu karşıki dağda kar var duman yok / Benim sevdiceğimde din var iman yok” u söyleyen Fatma Türkan Yamacı’ya bırakmıştı.”

 

Denizli’ye Talip Özkan sitemi

Hasan Ali Toptaş,vDenizlili demiştik. Bölgenin usta sesi Talip Özkan da romanın sayfalarından bize ulaşan isimlerden. Romanın 188’inci sayfasında, hastane bahçesine gelen çingeneler anlatılır ve onlardan birin söylediği “Havada turna sesi gelir kanadı kırma” türküsü satırlara yansır. 199 sayfada konuya devam eden yazar yanındaki kardeşiyle olan diyaloğunda, bu türküyü Talip Özkan’ın güzel söylediğini anlatır. Sonra da Denizlililer’e sitem dolu şu diyaloğa yer verir: “Denizli’de Talip Özkan için yapılmış herhangi bir şey var mı, diye sordum birden.

Nasıl bir şey, dedi Nihat.

ne bileyim, dedim, herhangi bir yere raptedilmiş bir plaket, bir levha bir tabela yahut onun hatırasını yaşatacak bunlara benzer başka bir şey işte?

Bildiğim kadarıyla yok, dedi Nihat.

Boş ver, dedim kahırlı bir sesle, sormam bile yanlıştı.

Niye yanlış olsun ağbi, neden öyle dedin şimdi? ”

talip özkan havada turna sesi gelir

 

Talip Özkan’dan Yağmur Yağar Zeybeği 

Romanın 127’inci sayfasında Talip Özkan’a övgü yer alıyor. Yazar şu sözlerle sesleniyor: “Afyon’a kadar ‘Yağar yağmur’dan başlayarak, hiç ara vermeden döne döne Talip Özkan’ın albümlerini dinledim o gün, üstadın sesi ve bağlaması ruhumun dağlarında, ovalarında ve koyaklarında saatlerce yankılandı durdu.”

 

Ey Hamamcı Bu Hamama Güzellerden Kim Gelir

Kuşlar Yasına Gider romanındaki türküler arasında Zaralı Halil’in söylediği “Ey hamamcı bu hamama güzellerden kim gelir” türküsü de bulunuyor. Romanın 128’inci sayfasında Zaralı Halil için övgü dolu şu benzetmeyi yapıyor yazar:

“Arguvan türkülerinin ardından sırayı Zaralı Halil aldı yine, çocuksu parıltılar taşıyan ve ıssızlığın kalbine akıyormuş gibi görünen o acı duman kıvamındaki sesiyle “Ey hamamcı bu hamama güzellerden kim gelir”i söylemeye başladı. ”

Fırsat elde iken saraladık yari 

Zaralı Halil, romanın arka arkaya iki sayfasında da yer alıyor. 129’uncu sayfada “Fırsat elde iken saramadık yari” sözlerinin yer aldığı “Karadır kaşların” türküsü çıkıyor karşımıza. Okuyalım: “Geniş bir yay çizerek yavaş yavaş ilerledim ben de, patates, soğan satıcılarıyla birlikte Sandıklı’yı geride bıraktım ve Zaralı Halil, “Fırsat elde iken saramadık yari / Beni öldürmeli dövmeli değil” derken vitesi beşe atıp birazcık hızlandım. At da yolun kenarında beliriverdi işte o sırada.”

Bekçi Bakır, Erkan Oğur, Kazancı Bedih, Seha Okuş, Neşet Ertaş romanda dile geliyor

Kuşlar Yasına Gider romanındaki türküler arasında Bekçi Bakır’ın söylediği “Burdan bir atlı geçti türküsü” de bulunuyor. Hasan Ali Toptaş, kahramanına romanın 177’inci sayfasında işte bu türküyü dinletiyor. Romandan okuyalım: “dikkatim biraz tazelensin diye, Aşağıkepen Köyü’nü geçince her zamanki gibi yine türkü dinlemeye başladım ama bazılarını birazcık duydum, bazılarını da hiç duymadım türkülerin. Bir ara “Buradan bir atlı geçti / Yarama bastı geçti” diyen Bekçi Bakır’ı duydum mesela hayal meyal, bir ara Erkan Oğur’u bir ara “Ben bir Yakup idim kendi halimde” diyen Kazancı Bedih’i, bir ara da “Seher vakti bülbül ağlar ekseri /Bülbülün gözyaşı deler mermeri” diyen Seha Okuş’un sesini duydum. Beş buçuk saat sonra, Acıgöl’ün kenarından geçip Maymun Dağı’nın eteğindeki Çardak’a yaklaştığımda da, çok uzaklardan geliyormuş gibi şöyle hafifçe, “Cahildim dünyanın rengine kandım” diyen Neşet Ertaş’ın taşkınlığını ölçüsünde, ölçüsünü taşkınlığında bulan o güzel sesi çalındı kulağıma.”

 

 

Kazancı Bedih “Ben bir Yakup idim”

 

Seha Okuş “Seher vakti bülbül ağlar ekseri / Bülbülün gözyaşı deler mermeri”

 

Neşet Ertaş “Cahildim dünyanın rengine kandım”

 

Hacı Taşan “Aşağıdan gelir gelinin göçü”

 

 

Okan Murat Öztürk-Nida Ateş “Suya gider allı gelin”

 

Nida Ateş “Nasıl yar diyeyim ben böyle yane” 

 

Enver Demirbağ “Yüksek minarede kandiller yanar”

 

Erkan Oğur “Seher yeli”

 

Nezahat Bayram “Keklik gibi kanadımı süzmedim”

 

Hisarlı Ahmet “Ben kendimi gülün dibinde buldum”

Kuşlar Yasına Gider romanına isim veren o türküyü “Bu dağlar kömürdendir” türküsünü bir başka sanatçıdan Nurullah Akçayır’dan dinleyerek yazıyı sonlandıralım.

 

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 5 YORUM
  1. Tulin dedi ki:

    Boyle bir derleme için cok teşekkürler. Ellerinize saglik..

  2. Elif Goktas dedi ki:

    Umutsuzca kitaptaki türkü listesini ararken değerli yazınızla karşılaştım, türküleri dinlerken kitap hakkında düşünmeye devam edeceğim. Çok teşekkürler.

  3. Selma dedi ki:

    Okuyup bitirdiğinizde kendisini rafa kaldırsanız da, zihnininiz ve duygularınız kitapta takılı kalıyor. Bu muhteşem kitap için böyle güzel bir çalışma yapılabilirdi, elinize ve emeğinize sağlık

  4. İlhan KARAKUŞ dedi ki:

    Dili mükemmel kullanıyor, kitabı belki de bu yüzden bir solukta okudum. İçindeki en güzel cümle bence “Bu yüzden kimi vakit onu dinlerken, bu ustaların seslerini de işitiyormuşum gibi geliyordu bana ve böylece gönlümün dağlarına SOYLU BİR GELENEĞİN şavkı vuruyordu.” cümlesiydi sizin de burada yer vermenize çok sevindim. Romandaki türkülerle bizi buluşturduğunuz için teşekkürler emeğinize sağlık.

  5. Değerli okurlar, Hasan Ali Toptaş’la ilgili hazırladığımız bu haberi dostlarınızla ve sosyal medya üzerinden paylaşırsanız mutlu oluruz.