Süleyman Turan’ın son iki günü

Yavuz Rençberler
724kultursanat.com ‘un kurucusu. Gazeteci, televizyon programcısı, iletişim danışmanı. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV mezunu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ödülü sahibi. Mesleğinin verdiği refleks ve pratiklikle kültür sanat alanında olanları değerlendirmeye paylaşmaya çalışıyor. İçinde insan olmayan kitaba, içinde kitap olmayan insana inanmıyor. İnsanın yazılmamış sayfalarının yazılanlardan daha çok olduğuna inanıyor. İletişim: yavuz@724kultursanat.com

Süleyman Turan’ın hazin ölümü bir insanlık dramı gibi önümüzde duruyor. Sahip olduğu tüm şöhrete, yaşadığı kalabalık şehre rağmen ölümünden iki gün sonra haberdar olundu. Yalnız başına öldü. Cesedi iki gün sahipsiz ve sessizce o evde ulaşılmayı bekledi. Okuduğu günlük gazeteler de olmasaydı, iki gündür kapının önünde birikmeselerdi belki de günlerce ölümünden haberdar olunmayacaktı.

Süleyman Turan’ın son iki günü nasıldı? Sinemamızın ünlü oyuncusu Süleyman Turan 83 yaşındaydı. Kadıköy’deki evinde yalnız yaşıyordu.

Şakacı, sevecen, hayata bağlı biri olduğunu anlatıyor komşuları, yakınları, arkadaşları. Sinema filmleri, televizyon dizileri ve çizgi romanları ile hayatımıza giren Süleyman Turan ‘sessizce öldü’. O kadar sessiz öldü ki, cesedine iki gün sonra ulaşıldı.

Ne tuhaf değil mi. Sanki kaybolmuş, denizde boğulmuş, göçük altında kalmış bir insan bedenine iki gün sonra ulaşılması gibi… Süleyman Turan’ın ‘cesedine’ iki gün sonra ulaşıldı.

Halbuki İstanbul’un göbeğinde Kadıköy’deki evinde yaşıyordu. Ne deprem ne de bir başka felaket vardı. Evi de evinin kapısı da sapasağlamdı. Ancak iki gündür kendisinden ‘haber alınamamıştı’…

Haber alınamamıştı, diyorum ama doğrusu arayanı soranı olmamıştı. Komşuları kapısının önünde iki gündür bekleyen günlük gazetelerden ‘iz sürerek’ şüphelenmişlerdi.

Süleyman Turan’ın yaşamının son iki gününde kimbilir kimler aradı, kimler uğradı evine. Televizyonda bir şeyler izledi muhtemelen. Yalnız yaşıyordu. Yemeğini kendisi mi pişiriyordu? Dışarıdan mı ısmarlamıştı. Seksenüç yaşındaki Süleyman Turan, hayatının son iki gününde kaç kere gülümsedi? 

Bir insanın son iki günü değil son bir dakikası bile uzun bir roman, uzun bir film olur. Süleyman Turan’ın hayattayken yaşadığı son iki gün ile ölümünden sonraki iki günü düşündüm. 

Hayal edebildiğim ise onun ölümünden sonraki son iki günü oldu. Yalnız yaşadığı için yaşadığı kalp krizinde yanında kimse yoktu. Öyle bir kriz ki o anda kimseye sesini bile duyuramadı. Yığıldı kaldı. 

İki gün boyunca evinde nefessiz uyudu. Yorgansız, battaniyesiz, topraksız ve kimsesiz. Kimsenin sesini duymadı. Zilinin sesini… kapı zaten iki gün boyunca çalmadı. İki gün gazeteleri her zamanki gibi kapısının önünde kendisini bekledi. 

Yunus Emre’nin ‘Bir garip ölmüş diyeler, üç gün içinde duyalar’ sözlerini şiirinden okuduğumda orta okul yıllarıydı. Şaşırmıştım. İnsan dağ başında, ıssız bir yerde ölürse ve elbette ‘garip’ olursa yani kimsesiz… 

Süleyman Turan’ın ölümünün üçüncü gününde gazetelerde ‘Süleyman Turan’ın ölüm haberi’ yazıyor şimdi. Süleyman Turan mı garipti, insanlık mı? 

ETİKETLER:
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.