Felsefenin ansiklopedisini yazan adam

Çağdaş Çetindemir
Gazeteci, sosyolog. Tarım40.net’in kurucusu. "Massal Çiriş" ve "Sefer Naci" adlı kitapların yazarı. Kültür sanata meraklı. Çok şanslı; dünya tatlısı bir eşi, oğlu ve kedisi var.

Bursa

2000-2004

Ahmet Cevizci’nin anısına

 

 

 

 

 

 

Onu gördüğüm ilk an

Bir elinde dışında kahve izi olan bir fincan, diğerinde sigara… İkisi de dumanlı. Biri yeni tazelenmiş, diğeri yeni ateşlenmiş. Gözlüğü burnunun ortasında. Takım elbiseli ama ceketinin dirseği çıkmış, pantolonunun ütüsü jilet gibi değil. Kravatı boğazında yalnız gevşek. Çok sıkılmış, kurcalamış sağını solunu. Çevresini saranları uzun uzun dinliyor. Yüzünde hafif tebessüm … Dinlerken ara ara sıkılıyor, saçlarıyla oynuyor. Kafası başka yerde belli ama kibar, ilgileniyor.

Bakınca görüyor, görünce anlıyorsun. Yaşanmışlığı var. Savaşçı, çalışkan, titiz ve dağınık! Tanıdıkça, seviyor sayıyorsun. Bir kere çok ama çok çalışkan. Hakkında bir öğrencisi yazmış “Bir gün çalışmaktan moleküllerine ayrılacak olan felsefe profesörü” diye… Tam bu. Hayatı felsefe. O kadar ki ansiklopedisini yazacak kadar içinde yaşıyor. Sorbonne geçmişi var mesela. Hatta çiçeği burnunda profesör… Ama hiç yüksekten bakmıyor. Alçakgönüllü. Sevgi dolu. İnsanlık namına yaşıyor, eğitiyor.

Değer ve ders 

Bir gün; notunu yükseltmek için ikinci kez aldığım dersindeyim. Sınıfta benden başka kimse yok. İçeri giriyor, durumu görüyor. Çoğu zaman olduğu gibi yine çalışmaktan bitap düştüğü sarı renginden belli … Tekim ya ders işlemez sanıyorum. Yanıltıyor. Sınıf öğrenci doluymuşçasına sadece benim için, aynı özenle, anlatıyor. Yorgunluktan inleye inleye hem de… Hiç unutmuyorum; Pascal’ın ‘Kumarbaz Argümanı’ydı konu.

Unutamam, inlemelerini zihnine nakşettiği öğrencisinin gözünde bir deve dönüştü çünkü. Sözler gelir geçer, duygular iz bırakır. Unutamam, o gün bir duygu yarattı çünkü. Değer verdi, ders verdi. Ders bitince de odasına gidip uzun pardesüsünü aldı ve bahçeye sohbete geldi. Sigara kahve içim süresi kadar tabi.

Ailesine minnettardı 

Onunla aynı zamandan geçerken, saygıyı hisseder, mesafeyi görürdün. Adını bilir, kullanır ama siz diye hitap ederdi öğrencisine. Mesafe artar, ortam soğursa, yüreğini açar ısıtırdı. Çoğunlukla eşinden ve oğullarından bahsederek…

Gururlu ve ama buruktu. Haline bakınca öyle hissederdim. “Yetişmek istiyor, çabalıyor ama olmuyor” derdim. Sonra emin oldum. “İlkçağ Felsefesi Tarihi” eserinin önsözünde şöyle yazılıydı: Kitabımın yeni baskısını hazırlarken, öğrencilerimin değilse bile, sevgili oğullarımın ve biricik eşimin zamanını, hep olageldiği üzere, yine çaldım. Onlara o kadar çok şey borçluyum ve öylesine minnettarım ki…

Baba yarası 

Zamanla derdi vardı, yarıştaydı. İlham veren azmiyle, felsefeye adadığı ömrünün 30 yılında nice kitap yazdı. O kitaplardan biri de Etiğe Giriş’ti. Kitabı babası Bekir Cevizci’nin hatırasına adadı. Bu eser, onun için derin bir anlam taşıyordu. Eserde okurla kalbindeki yarayı paylaştı: Kitabı ölüme doğru bir yolculuğa çıkan babama, son nefesini vermeden önce götürebilmeyi, her şeyden çok istedim. Maalesef başaramadım.

Babası, doğduğu şehir Bursa’da yaşamasının nedeniydi. Bir gün başka bir öğrencisi “Hiç vakıf üniversitelerine geçmeyi düşünmediniz mi?” diye sordu. “Babam burada ve bana ihtiyacı var” cevabını verdi. Onun için, babasına rağmen atabileceği bir adım yoktu. Babasını yitirince olmasını her şeyden çok istediğimiz bir şey olmayınca ne hissediyorsak onu hissetti. Artık payına düşen, onulmaz bir yarayla yaşamaktı. Başka bir çaresi de yoktu. Zamanla Nietzsche’nin Amor fati/Kaderini sev yaklaşımı manevi kurtarıcısı oldu.

Ve o gün 

2014 yılının 1 Aralık günü, akşam üzeri … Gazetedeydim, ajansa kara haber düştü. Üniversitedeki odasında kalbi durmuştu. Daha 55’indeydi. Bir saat önce öğrencisine kendini iyi hissettiğini söylemiş, demek ki hazin sonun yaklaştığını hissetmemişti. Anlasa hastaneye yürüyerek 5-10 dakika uzaklıktaydı ama vade dolunca bu uzaklıktan ambulansın gelmesi bile bir ömür sürdü.

Bugün yaşasa, babasından öğrendiklerini aktardığı oğulları Anıl Erdem ve Berke’nin başarılarıyla gurur duyardı. Tıpkı kendisi gibi, yaptıklarıyla geçici zamanda kalıcı olan oğullarının kat ettiği yolda kendi izlerini görürdü. Ama yok; meçhule gitti, artık en güzel haliyle başka bir evrende, burada ise izleri yaşıyor.

ETİKETLER:
YAZARIN SON YAZILARI
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.